- Kendinizi seviyor musunuz?
- Kendinize, onu sevdiğinizi hissettiriyor musunuz?
- Kendinizi başkaları ile kıyaslayıp da mı seviyorsunuz yoksa kıyas yapmadan da sevebiliyor musunuz? Dürüst olun bu soruda lütfen çünkü ben zor tutuyorum kıyas yapmadan seviyorum tabi ki diyebilmek için.
- Spor veya diyet yapıyor musunuz? Eğer yapıyorsanız bunu bedeninize verdiğiniz önemden ötürü mü yapıyorsunuz yoksa toplumda bulunan güzellik standartlarına biraz olsun uyum sağlayabilmek için mi?
- Kendinize verdiğiniz sözleri tutuyor musunuz?
Bütün bu sorulara en dürüst halinize bürünerek cevap vermeyi deneyin.
Cevaplarınız aslında kendinize karşı duyduğunuz öz saygınızın seviyesi
hakkında bir fikir verecektir. Öz saygı çoğu insanın, kendim de dahil,
problem çektiği bir özelliktir. Öz saygısı yüksek insanları nerede
görürseniz görün fark edersiniz. Bu insanlar kendine güveni yüksek, hayattan
ve yaşamaktan tam anlamı ile zevk alan insanlardır. Bu insanları da öyle her
gelen geçen üzemez, üzemeyince de gamsız damgasını yapıştırırlar adama.
Aslında gamsız değil de sadece narsistlik düzeyinde kendine saygı duyan ve
kendiyle barışmış insanlardır diyebiliriz sanırım. Bu kişiler peki hiç mi
üzülmezler derseniz, üzülürler tabi. Örneğin sevgilisiyle ayrılmışlardır,
onlar da insan, üzülürler herkes gibi. Ama aylarca, senelerce üzülmezler.
Gider paşalar gibi iki ay yatar çıkarlar. Abartılı bir sarsıntı olmaz onlar
için. Genel anlamı ile öz saygısı yüksek olan insanlar, hayatta bir çok budist
rahibin varmak istediği o ilahi "aşmışlık" seviyesine ulaşmaya yakınlaşmış ve nirvanasını bulma derecesine gelmiş insanlardır.
Peki sorulardan gidelim biraz da,
kendinizi seviyor musunuz sorusu
klasik bir soruydu. Bana kalırsa herkes kendini içten içe sever. Sevmeyip de
ne yapabilirsiniz ki zaten. Kendinizde sevmediğiniz özellikleriniz olmasından
bahsetmiyorum bu arada, elinizi sevmezsiniz olabilir. Kaşınızı gözünüzü
sevmezsiniz bu da mümkün. Ama genel anlamda kişilik özelliklerinizi, insanlara
davranışınızı, iç dünyanızı ve kendinizle özdeşleşmiş daha bir çok şeyi
farkında olmasanız bile seversiniz. Burada sorulan soru aslında kendinize
duymuş olduğunuz sevginin farkında olup olmadığınızı keşfetmek amacıyla
sorulmuştu.
Ben bu soruyu ilk sorduğumda kendimi sevmediğimi düşünüyordum. Ama aslında
kendimde sevmediğim özelliklere daha çok yoğunlaşıyor olduğumu fark ettim.
Ağzım şöyleymiş, burnum şöyleymiş düşüncesi ile kendinizi sevip sevmediğinizi
ölçemezsiniz. "Ben şu konuya böyle bir duruş sergiliyorum, benim şu güruha
böyle bir yardımım dokundu veya ben görmezden gelebilirken şu durumu görmezden
gelmedim." Tüm bunlar
kendinizi sevmek için bir sebep
aslında. Yapmış olduğunuz davranışlar, göstermiş olduğunuz duruş sizi siz
yapan başlıca özelliğinizdir. Bunu asla görmezden gelmeyin. Kimsenin eli yüzü
altın oranda değil. Eğer kendinizi sevmeme sebebiniz buysa dünyada güzel veya
yakışıklı insan oranının yüzde bir falan olduğunu düşünebilirsiniz. Ne biliyim
yani bu kadar büyütülecek bir şey değil gerçekten. Detay vermek gerekirse her
bir güzel veya yakışıklı insana karşılık doksan dokuz tane sizin gibi insan
bulunduğunu düşünün :) Motivasyon konuşmalarında ne kadar kötü olduğumu fark
ediyorum bu yazı sayesinde.
Moralinizi bir nebze yükselttiysem, şimdi de biraz düşüreyim. Eğer dünyanın
gerçekten yüzde biri bile çok güzel dış görünümü olan insanlarla doluysa bu
tam olarak 8.000.000.000/100 insan etmekte. Yani takriben seksen milyon güzel
dış görünüme sahip insan demek. Düşünün Türkiye nüfusunun hepsi güzeller ve
yakışıklılar olsaydı kendinizi ne kadar kötü hissederdiniz... Beni üzdü bu
hesaplama şahsen.
Sıradaki soruyla devam ediyorum.
Kendinize onu sevdiğinizi hissettiriyor musunuz?
Ne sıklıkla kendinizi şımartıyorsunuz? En son ne zaman kendinize yatırım
yaptınız? Sevdiğiniz o kitabı alıp, sevdiğiniz yemeği yemeye gittiniz? Ya da
en son ne zaman sağlıksız beslenmeye müsaitken bu duruma bir dur dediniz.
Örneğin kendinize üçüncü fincan kahveyi doldurmaya giderken vazgeçip onun
yerine su içiyor musunuz? Veyahut da gece uyumadan önce yemek istediğiniz
çikolatayı ertesi gün yemek için bırakıyor musunuz? Tüm bu saydıklarım
kendinizi ve bedeninizi sevip sevmediğinizi gösteriyor. Günlük stresler
içerisinde boğuşup dururken birazcık soluklanmak için yürüyüş yapmayı deneyin.
Kafanızda eve gidince yapacaklarınız dönüp dururken "amaaan" deyin içinizden
ve o anı yaşayın sadece. Psikoloji kitaplarında yazmaz ama en etkili terapi
yollarından biridir bu.
Şimdi gel gelelim benim en sevdiğim soruya.
Kendinizi başkaları ile kıyaslayıp da mı seviyorsunuz yoksa kıyas
yapmadan da sevebiliyor musunuz?
Toplumumuzda sürekli karşılaştığım öz güven bombası insanların aslında kendine
saygısı olup olmadığını nasıl mı anlarız? İşte bu soruyla. Bir insanın kendine
saygısı yüksekse eğer kendini hiç kimseyle kıyaslamaz. Örneğin, "İyi ki İkram
olarak doğmuşum, benim şuram Ahmet'ten daha iyi, buram da Mehmet'ten daha iyi"
diye düşünmez bile. İnsanlarla kendini kıyaslama ihtiyacı duymaz
anlayacağınız. O neyse odur. Başkasının yaptığı bir davranış onu yüceltmediği
gibi küçültmez de.
Benim çok tanıdığım insan var bu şekilde. Kendilerini bulundukları ortamda en
iyi oldukları özelliklerine göre değer biçen, ortamları değiştiği anda da
kendilerinden şüphe duyan insanlar. Bu bazı sözde
öz güvenli kişiler başarısız
oldukları konular karşılarına çıktığında mutsuzluk hissi ile dolar taşarlar.
Bir diğer sorumuza gelelim.
Spor veya diyet yapıyor musunuz? Eğer yapıyorsanız bunu bedeninize
verdiğiniz önemden ötürü mü yapıyorsunuz yoksa toplumda bulunan güzellik
standartlarına biraz olsun uyum sağlayabilmek için mi?
Bu soru ile kendinizi fiziksel olarak kabul etme seviyenizi görebilirsiniz.
Dürüst olalım, neredeyse hiç kimse sporu veya diyeti sadece sağlıklı olmak
için yapmıyor bence. Aksini iddia edeniniz varsa (Düzenleme: külliyen yalandır diyip her zamanki patavatsızlığımı yapmıştım...ki Zeugma isimli çok tatlı bir blogger, bu postun yorumlarında ağzımın payını vermiş bulundu. Aksini iddia eden varsa özür diliyorum onlardan. Azınlıklara ayrımcılık yapmış gibi oldum, bazı medeni ülkelerde bunun için ceza alabiliyor insan... Korkunç hissettirdi)
Özellikle fitness salonlarındakiler olmak üzere çoğu vücut geliştirmeci
insanlar spor yaptığını düşünerek bedenlerini şişirip inceltmek için
uğraşıyorlar. Bunun temelinde kişinin kendi vücuduna duymuş olduğu yetersiz öz
güven yatıyor bana kalırsa. Fit olma isteği gayet normal bir istek tabi ki.
"Sporcu shaming"* yapıp da kimseyi alındırıp gücendirmek istemiyorum.
Ancak bunu yaparken vücuduna zarar veren bir takım kimyasallar alıyorsan,
kendi gelmiş olduğun seviyeden ne olursa olsun memnun olmuyorsan, "iyice kas yapacağım" veya "daha çok kilo vereceğim, 0 kilo kalana kadar devam" diyorsan,
bu işte yanlış giden bir şeyler var demektir.
(* Sporcu "shaming": İngilizce bilmeyenler için bu terimi kısacık açıklamak
istedim. Duygu Özarslan gibi yarı Türkçe yarı İngilizce kullanmış olmak
istemiyorum. Shaming kelimesi shame'den geliyor. Utanmak ve ayıplamak için
kullanılıyor. Sporcu shaming dersek yanı spor yapmayı kınıyor veya
yargılıyormuşum gibi bir anlam çıkıyor ortaya.)
Ve son sorumuza geliyoruz.
Kendinize verdiğiniz sözleri tutuyor musunuz?
Biraz düşünün bu konuyu. Benim şahsen en büyük başarısızlık oranım bu soruda
oluyor. Sağlıklı beslenip kilo alacağım diyip ertesi gün sadece bir öğün yemek
yiyorum. Sigarayı bırakacağım diyip şuan yazıyı yazarken bir yandan da sigara
içiyorum. Her gün düzenli olarak spor yapacağım diyip kollarım ertesi gün
ağrıyınca bir kaç ay "ara" veriyorum. Her hafta düzenli olarak bloguma
bir şeyler yazacağım diyip iki veya üç yazı yazdıktan sonra ortalıktan
kayboluyorum.
Son zamanlarda bunu aşmak için çok çaba sarf etmeye başladım. Örneğin son yedi
gündür bloguma özen gösteriyorum. Hatta sadece bu hafta, bu yazıyla birlikte
toplam beş tane yazı yazdım. Bu sizin için küçük, benim içinse devasa bir
adım. Bunun yanı sıra üç gündür düzenli olarak -ve kendimi çok zorlamadan-
spor yapıyorum. Biraz ağrılar var ama sizi öldürmeyen şey güçlendirir
mottosunu tekrarlıyorum :) Ve son olarak son bir haftadır çok besleyici
öğünler yiyorum. Umarım bu şekilde bir düzeni yakalayabilirim. Düşünsenize her
sabah sekizde uyanıp kahvaltı falan yapan biri oluyormuşum. Var bir
hayalimiz.
(Yazıyı şu an bitirdim ve saat 05:13, kurduğum hayal ise saat sekizde kalkıp
kahvaltı yapmak...Öz saygıyla alakalı tavsiye vermem ne kadar etik oldu
bilmiyorum ama bu konuda birilerinin bir şeyler söylemesi lazımdı...)
Bir yazının daha sonuna gelmiş bulunduk bu şekilde. Umarım faydalı bir yazı
olmuştur. Hepinize kendinizle barışık bir hayat diliyorum. Haftaya pazar görüşmek dileğiyle. Kendinize iyi
bakın..
Merhaba. Kendimi sevdiğimi kendime pek hissettirmem. Hissettirmem için onu biraz şımartmam, iyi davranmam falan gerekiyor sanırım. Buna pek vaktim olmuyor:)
YanıtlaSilKendimi kimseyle kıyaslamam. Fakat öyle insanlar tanıyorum ki onlara benzemediğim için şükrederim.
Senelerdir hiç aksatmadan devam ettiğim günlük yürüyüşlerim (hafta içi akşam üzeri hafta sonu sabahtan) pandemi nedeniyle sekteye uğradı. Haftada 2 kez çıkabilirsem ne mutlu artık. Diyet değil ama yediklerime dikkat ederim. (Şeker minumum ölçüde, esmer ekmek vb. Bunu sadece ve sadece sağlığım için yapıyorum. Şimdi ben külliyen yalan mı konuşuyorum?:))) Asla...
Kendime verdiğim sözleri bir yere not alır, genelde tutarım.
Soruları yanıtladım. Genç kardeşimizin blogunu, anlatım dilini ve yazım kurallarına dikkatini çok beğendiğimi eklemeden gitmek olmaz.
İyi bloglamalar, selamlar...
Öncelikle bu upuzun yorumunuz beni ne kadar mutlu etti anlatamam :D çok teşekkür ederim iltifatlarınız için ve yorumunuz oradaki külliyen yalan söyleme lafında aşırıya kaçtığımı farkettirdi. Hemen düzenlememi yapıyorum 😅 kendinize çok iyi bakın, iyi bloglamalar sizlere de
Silİnsanın öz saygı edinebilmesi için önce kendi içine dönebilmesi, kendini bulabilmesi ve tanıyabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde bir yaprak gibi oradan oraya sürüklenir vaziyette kendisini yıpranmış halde buluyor. Yıllar önceki ben olsaydı bu sorulara bambaşka cevaplar verirdim. Çok şükür ki kendime olan -öz saygımı kazandığımı düşünüyordum zaten- öz saygım varmış. Güzel bir konuya değinmişsiniz. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÖncelikle çok teşekkür ederimm, dediğiniz gibi kendini tanımadan öz saygı edinmesi imkansız gibi bir şey. Öncelikle kendimizi tanımamız, ardından kendimizi iyisiyle kötüsüyle kabul edip benimsemiz gerekiyor. Zaman alan bir şey olduğuna inanıyorum bu durumun. Başarabilmiş olmanız çok hoş. Sağlıcakla :)
Sil