Hikaye #1: Gökler Kütüphanesi
Yıldızları aşıp, galaksileri geçip, birkaç milyon yıl boyunca son hızda gittiğinizde karşınıza kocaman bir kütüphane çıkarmış. Bu kütüphane bir adet yaşlı adam ve onun ayak işlerini yapan ufak periler tarafından yönetilirmiş. Kütüphane o kadar büyükmüş ki her bir kitap rafında yüz milyon kitap bulunur ve her kitaplıkta iki yüz atmış üç tane raf olurmuş. Ve kütüphanedeki kitaplık sayısı sonsuzdan biraz azmış. Anlatılanlara göre kütüphanenin her odasında sayısız peri çalışırmış.
Yaşlı adam her kitap yazdığında kütüphanenin merkezindeki ufak ağaçtan minik bir peri doğar ve doğuşuna sebep olan bu kitap ile bir bütün olurmuş. Artık doğumu ve ölümü bu kitabın ta kendisine bağlanırmış. Yaşlı adam kitabı yazar ancak periler bu kitabın uzun ömürlü olmasını sağlamakla görevlilermiş. Onları her gün temizleyip sayfalarını havalandırırlarmış.
Günlerden bir gün normal şartlarda her ay yeni bir kitap yazan yaşlı adam, uzunca bir süre boyunca odasından çıkmamış. Aradan on yıl geçmiş ve periler endişelenmeye başlamışlar ancak aralarındaki en yaşlıları bunun çok normal olduğunu ve yaşlı adamın elbet bir gün üzerinde çalıştığı bu kitabı bitireceğini söylemişler; gerçekten böyle de olmuş, kütüphanenin merkezindeki ufak ağaç parıldamış ve bir peri ortaya çıkmış. Bu peri diğer perilerden farklı olarak kırmızı elbise ve altın rengi bir cilt ile doğmuş ve bu durum tabi ki bazı perilerin kafasında karışıklığa sebep olsa da yıllar sonra yeni bir perinin doğduğu haberi kütüphanenin her yerinde büyük bir sevinç patlaması oluşturmuş. Diğer periler yeni doğan bu tuhaf periye Au adını takmış ve ona neler yapması gerektiğini anlatmışlar.
Perilerin anlattıklarına göre Au, ilk olarak yaşlı adamın yanına gidip kitabını almalı, ardından onun için güzel bir raf seçmeli ve bu kitabı iyice okuyup benimsemeliymiş. Au yaşlı adamın kim olduğunu merak etmiş ama onu hiç kimsenin net olarak görmediğini ve onu hiçbir zaman göremeyeceğinden habersiz bir şekilde kitabını almak için yaşlı adamın odasına doğru ilerlemiş. Oda karanlık ve çok büyükmüş ama Au içgüdülerini takip edip ilerleyince kendisini kalınca bir kitabın yanında bulmuş. Öyle ki Au henüz bunu bilmese de bu kitap kütüphanedeki en kalın kitaplardan birisiymiş. Au kitaba ilk dokunduğu andan itibaren altın rengi cildi ve ipeksi kanatları ışıltılar saçmaya başlamış. Şaşkınlık içinde kalan Au, kitabı kaldırmadan önce sayfalarını heyecanla okumuş. Her çevirdiği sayfada farklı duygular yaşayan Au, kitabı bitirdiğinde içinde geçen karakterlere o kadar çok bağlanmış ki birkaç yüz yıl sonra bu hisleri birer saplantıya dönüşmüş. Öyle ki Au’nun bu takıntısı yakın çevresi haricinde birçok peri tarafından dedikodu konusu olmaya başlamış. Au’ya bu takıntıdan vazgeçmesini söyleyen arkadaşları en sonunda çareyi kendi kitaplarından bahsetmekte bulmuşlar. Au bu hikâyeleri de ilgi çekici bulunca onların kitaplarını da okuyabilmek için izin istemiş. Kitaplar farklı kalınlıkta ve farklı türlerdeymiş. En kalın ve sevilmeyen kitaplardan birisi Almanya denilen bir krallıkta yaşayan delirmiş bir adamı ve onun kavgasını anlatırken en sevilen kitaplardan çoğusu insanlara güzelliği ve doğruluğu anlatan bir takım insanların hikâyeleriymiş. Bu durum Au’nun kafasına takılmış ve diğer kitapları da okumak için herkesten izin almaya başlamış. Bazıları izin verirken bazıları bu teklifi özel hayatın gizliliğine ve kütüphanenin var oluş sebebine aykırı olmasını bahane edip reddetmiş. Ama aslında reddetmelerinin asıl sebebi kitaplarındaki ana karakterlerin kötü, anlamsız veya acınası hikâyeleri olmasıymış.
Au binlerce sene boyunca diğer perilerin kitabını okumuş. Zamanla bu davranışı hoş görmeyen periler içten içe bu konu hakkında bir şeyler yapmak istemişler. Çok geçmeden Au kitapların hepsinin bağlantılı olabileceği fikrine kapılmış. Sonuçta kütüphanedeki kitapların sayısı sonsuza çok yakınmış. Bu da demek oluyor ki bir kitaptaki önemsiz bir yan karakterin, başka bir kitapta ana karakter olma ihtimali düşükte olsa varmış. Bu yüzden Au, tanıyıp tanımadığı her periye kitaplarının başkarakterlerinin kim olduğunu sormuş. Tanıdık bir isim duyana kadar yaklaşık 125 yıl geçmiş ama sonunda birisini bulmuş. Kendi kitabındaki başkarakterin çok da yakın olmayan bir arkadaşının adının ve soyadının başka bir kitapta da geçtiğini öğrenen Au, hemen o kitabı okumak için izin istemiş. Ancak kitabın bağlı olduğu peri buna asla izin vermeyen perilerden birisiymiş. Ayrıca bu peri, kitabının çok kısa olmasından dolayı diğer periler arasında alay konusu edilen bir periymiş. Au her şeyi denemiş ve tam 12 yıl boyunca dil dökmüş ama nafile, peri asla okumasına izin vermiyormuş. Au bu süre boyunca kendi kitabını tekrar tekrar okuyup, o perinin kitabındaki başkarakterin nasıl bir hayat geçirdiği hakkında detaylı bilgiler aramış. Görünüşe göre onun kitabındaki çocuk, kötü arkadaş çevresi yüzünden 23 yaşında hapse girmiş. Ancak buraya kadarmış. Au’nun kitabında sadece bu yazıyormuş. Au kitabını defalarca okumuş ve her bir kelimenin altında ne gibi bir gizem yatabileceğini düşünüp durmuş. Bir gün dayanamayıp diğer peri uzaklardayken o kitabı kaçırıp gizlice okumaya başlamış. Kitap kısa bir kitap olmasına rağmen Au’nun kitabı bitirmesi 12 gününü almış. Tahmin ettiği gibi kitapta kendi başkarakterinin bulunduğunu fark etmiş. Ancak kitabı tam geri götürdüğünde Au kendini acı içinde kıvranırken bulmuş. Zorlukla kitabına geri döndüğünde diğer periyi, kalın kitabın yapraklarını bükerken ve yazıların üzerini çizerken görmüş. Her çizgide Au bir takım şeyleri unutmaya başlıyor ve korkunç çığlıklar atıyormuş. Bir süre sonra artık tek yaptığı şey boşluğa doğru bakıp ağlamak olmuş. Bunu gören arkadaşları diğer periyi durdurmak için onun kitabına saldırmışlar. Bu durum da başka perileri sinirlendirince kargaşa daha da büyümüş. Öyle ki kütüphanedeki her kitap ufak da olsa bir hasar almış. Aradan seneler geçmiş, kitapları hasar görmüş periler yaptıkları hataların farkına varmışlar. Çoğunun kitabının yalnızca bir iki sayfası yırtılmış ve birkaç sayfası buruşmuşken, kütüphanedeki en kalın kitabının, yani Au’nun kitabının, yarısından fazlası hasar görmüş. Au hala ilk olayın olduğu yerde ve aynı vaziyette ağlıyormuş. Hiç durmadan hıçkıra hıçkıra ağlayan kırmızı elbiseli perinin sesi kütüphanenin her yerinde konuşulup durulmuş. Kimse ne yaparsa yapsın onu yığıldığı yerden kaldıramıyor, ağlamasını durduramıyormuş.
Aslında herkes içten içe Au’yu sever ve ona üzülürmüş. Ayrıca hemen hemen her peri, hasar gören kitapların periler üzerindeki acısını birinci elden deneyimlediği için ona karşı olan hüzün duyguları katbekat artmış. Bu yüzden seneler geçtikçe periler, hatta Au’yu sevmeyenler bile, ona olan ön yargılarını bir acıma duygusuna dönüştürmüşler. Onun için bir şeyler yapmak isteyen arkadaşları tam ümidini kesmişken, yaşlı ve genç perilerden oluşan bir kalabalık Au’nun kitabı etrafında toplaşmışlar. Hepsi kitabın ana karakterlerini ve konusunu az çok öğrenmiş. Ancak kitapta hasar gören çok sayıda bölüm olmasından dolayı anlaşılamayan bir sürü olayı çözmek istemişler. Kitabın geçtiği yerle uyan tüm kitaplara ve tüm benzer isimleri olan karakterleri arayıp durmuşlar. Bu denli çok peri arayış içerisine girince çok değil doksan üç sene içerisinde eşleşen iki adet kitap bulmuşlar. Bu kitabı da okuyan periler arasından birisi benzer hikâyesi olduğunu açıklayıp kitabını diğerlerine okutmuş. Belirli bir zaman sonra arayış içerisine giren peri sayısı artmış ve Au’nun kitabının tüm karakterleri bir bir bulunmuş.
Hatta öyle ki Au’nun kitabını arayan çoğu peri kendi kitaplarındaki karakterlerle karşılaşmış ve yeni arkadaşlıklar kurmaya başlamışlar. Hiç tanımadıkları, kendinden büyük veya küçük diğer periler ile sanki milyonlarca yıldır tanışıyorlarmış gibi sohbetler etmişler. Ancak Au hala orada, aynı yerde boşluğa bakıp ağlıyormuş. Diğer periler çözümü yaşlı adama gitmekte bulmuş ve ondan Au’yu düzeltmesini istemişler. Ancak yaşlı adam çok meşgulmüş. Kendiliğinden gelişen olaylara müdahale etmek yaşlı adama göre bir iş değilmiş. Milyarlarca yıl süresince de hiç yapmamış zaten. Yaşlı adam onları dinlememiş ve önündeki kitaba hızlı bir şekilde bir şeyler yazmaya devam etmiş. Bunu gören periler çözümü sihirlerini kullanmakta bulmuşlar. Onlar yazı yazamazlarmış ama yazı yazmaları da gerekmiyormuş zaten. Hepsi bir araya gelip el ele tutuşmuş ve kendi kitaplarından uygun olan kelimeleri ve harfleri Au’nun kitabında belirmesini sağlamışlar. Ancak Au’nun kitabı diğerlerinin kitabına nispeten onlarca kat daha kalınmış. Bu yüzden herkes ona bir harf, bir hece, bir kelime veya kitabın sayfalarından ufak bir parça vermiş ama yine de kitap eskisinden birkaç nebze eksik kalmış. Perilerin sihri işe yaramış ve Au tekrar eskisi gibi bakmaya ve eskisi gibi hareket etmeye başlamış.
Ancak etrafına baktığında ise gördüğü ilk şey diğer perilerin onun için yaptığı fedakârlıklarmış. Zaten eksik olan kitapları daha da eksilince ister istemez yorgun düşen periler Au’nun altın yüzünü görünce zorlukla gülümsemişler. Au onları böyle görmeye dayanamamış ve tekrar el ele tutuşmalarını istemiş. Tüm periler el ele tutuşmuş ve Au onlara planını anlatmış. Plana göre periler tüm sihirlerini kullanarak kütüphanedeki her bir kitabı birbirine bağlayacak ve galaksilerin ötesinde mavi ve yeşil renkleri olan gereksiz bir gezegende o karakterlerin canlanmasını sağlayacaklardı. Ardından her peri zamanı geldiğinde kendi başkarakterinin doğumundan itibaren yanında bulunacaktı ve bütün bu olanlar yaşlı adamdan saklanılacaktı. Plan işe yaramıştı. Periler tüm sihirlerini bu planı gerçekleştirebilmek için kullanmışlardı ve böylelikle dünyamız oluşmuştu.
Bazı zamanlar yeni birileriyle tanıştığımızda onları daha önceden tanıyormuşuz gibi hissederiz. Bunun sebebi kendi şahsi perimizin o kişi ile ilgili olan kitabı gökler kütüphanesinde okumuş olmasıdır. Ve bazen de hayatımızda her şey yolunda gitse bile bir anda içimizde ufak tefek boşluklar ve eksiklikler hissetmemizin asıl sebebi de tam olarak gökler kütüphanesindeki kargaşa zamanından kaynaklanır.
Kavga anında kitabımızdaki bazı harfleri veya heceleri geri alınamayacak şekilde kaybettik ve bazı sayfalarımız çok buruştu. Bu boşluklarımız zaman zaman acılara ve üzüntülere sebebiyet verir. Ancak tam bu sırada devreye perilerimiz girer. Genelde size kendi yaptıkları fikri tavsiye ederler. Mutsuz olduğumuzda hissettiğimiz bu başkalarıyla konuşma duygusu da onlardan kaynaklanmaktadır. İçinizdeki eksik kelimeleri tamamlamak istiyorsanız başka insanlarla konuşmanız ve onların hikâyelerini kendi hikâyeleriniz ile bir noktada birleştirmelisiniz. Ancak o zaman kendinizi tamam hissedebilir, ancak o zaman sağlıklı bir hayat sürebilirsiniz.
İkram Yağdıran
Çok güzel bir hikaye bu. Bir solukta okudum ve bayıldım. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilBeğenmenize çok ama çok sevindimm
Sil