Şimdi olaya bu açıdan bakarsak kimseyi suçlayamayız zannımca. Ne o Çinli
vatandaşı zevksiz yemek tercihleri yüzünden suçlayabiliriz ne de o yarasaya
virüsü nerden ve hangi sebeple kaptın diye sorabiliriz. O yüzden ben bu olaya
bakış açımı biraz değiştiriyorum. Kimsenin damak tadını yargılayacak değilim,
hatta bunu yapmaya en az hakkı olan insanlardanım. Benim de çok afedersiniz
zamanında depresyondayken soğumuş kahvemi yudumladığımda ağzıma gelen ölü
meyve sineğini tükürüp kahvemi içmeye devam ettiğim zamanlarım oldu. Ancak bu
anlattığım hikayede ahkam kesebileceğim hiçbir nokta yok mu derseniz tabi ki
var.
Bu virüsü ilk kapan insanın yarasa çorbası içtiğine dair büyük bir inanış
bulunmakta. Bana kalırsa tamamen kolpa ama halkın arasında farklı görülüp
linçlenmek istemediğim için onlara katılıp bu inanıştaki iğrenç bir
noktaya parmak basacağım. Bu çorbayı içen ve yapan kişi çorbayı kaynatmamış
bile. Buna inanabiliyor musunuz. Virüs'ün çıkış sebebi düşünülenin aksine kötü
yemek tercihleri olan bir Çin vatandaşı değil; aynı zamanda, berbat bir yemek
kültürü olan VE nasıl yemek yapılacağını bilmeyen bir Çin vatandaşı.
Bu durumu düşünmek bile iliklerinize kadar öfke dolmanıza sebep olmuyor mu ya
gerçekten. Benim şuan vücudum titriyor çünkü ben de bu bahsettiğim tespiti
yazıya başladıktan sonra yaptım. Hiç bir şekilde planlı değil tamamen
doğaçlama gelişen bu olayı internette yapmış olduğum oldukça kısa (yaklaşık 20
saniye süren) araştırmamın sonucunda keşfettim. Yapılan araştırmalar
virüsün farklı "canlı" hücreler içerisinde bile 100 derecedeki kaynar suya
bırakıldığında yaşayamadığını gösteriyor.
Bu olayın şimdiye kadar dünya basınında olmasa bile en azından bir kere bile
olsa popüler olmayan bir televizyon kanalının, çok da reyting almayan bir gece
programında konuşulması gerekirdi diye düşünüyorum. Tabi belki de
konuşulmuştur, bakmak lazım kimsenin de günahını almayalım. Yarasalardan sonra
gece programcılarından da özür diliyorum bu noktada, biraz ayıp etmiş
olabilirim.
Peki Çin devletinin korona virüsü konusunda yaptığı yanlış neydi diye
düşünürsek çoğu insanın ilk diyeceği şey sınırlarını kapatmamaları olacaktır.
Ben bu noktada başka bir şey daha eklemek istiyorum. Çin başlı başına insan
kaynayan bir ülke, ekonomik açıdan da gelişmiş bir merkez haline geliyor.
Sınırlarını kapatmaması gayet normal bir şey gerçekçi ve kapitalist bakacak
olursak. Ancak Çin sadece sınırlarını kapatmamakla yetinmedi, aynı zamanda
işler ciddileşinceye kadar bilgileri gizli tuttu, virüsten bahseden
gazetecileri hapse attı, Wuhan da dahil olmak üzere bana kalırsa salgının
yayılmasına izin verdi. Ben bunun sebebini şu olarak görüyorum. Eğer ki
zamanında sınırlarını kapatmış olsaydı şu anda sadece tek bir ülke, bilemedin
üç beş ülke hastalığa sahip olacaktı. Onlar da bir sene içerisinde
atlatacaktı. Ancak bu ekonomilerine çok ciddi bir darbe vuracaktı.
Kapatmadılar sınırları, herkese yayıldı virüs. Böylece herkes gol yemiş oldu
ve sayılar sıfırlandı.
Bana kalırsa sırf bu yüzden bile Çin'in dünya ekonomisine büyük miktarda bir
para ödemesi, tazminat vermesi gerekmekteyken bir de başka bir iddia var.
İddianın kaynağı komplo teoriciler ve Donald Trump. Onlara göre virüs bilinçli
olarak insanlar tarafından geliştirilmiş ve yayılmış. Yayılma sebebini de üç
farklı kategoriye koyan iddia sahipleri diyor ki, virüsü ya Çin devleti kasten
yaydı, ya yanlışlıkla yayıldı ya da dışarıdan birisi (ajan) Çin devletini zora
sokmak için içeri sızıp da yaydı.
Virüsün bilinçli olarak biyolojik silah üreten bir laboratuvardan çıktığı
iddiası eğer kanıtlanırsa; ABD ve Avrupa başta gelmek üzere birçok ülke
Çin'den yüklü bir miktarda tazminat alacaktır. Çin o parayı karşılayabilir mi
derseniz evet bir kaç yıl boyunca devamlı olarak ödenir ve elbet bir gün borcu
kapanır. Benim asıl merak ettiğim Çin'in bizden çalmış olduğu gençliğimizin
baharını nasıl ödeyeceği.. Zannediyorum ki bu borç bir ömür süresince
kapanması oldukça zor bir borç..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır