Bir şeylere başlamak, ilk adımı atmak hep en zor kısımdır. Ancak o ilk adımı attıktan sonrası su gibi gelir. Konuya bu şekilde başlamamın sebebi ne diye soracak olursanız, az çok tanıyanınız varsa biliyordur, yazılarımın giriş kısımlarında hep çok zorlanıyorum. Her yazı girişinde klasik bir cebelleşmem var "ulan yok sevgili gönül dostlarım diye de başlanmaz, hayır merhaba agalar başlangıcı da çok cinsiyetçi oluyor, off ne yazsam da girsem hemen konuya" diye düşünüyorum her defasında. Kaç defa silip tekrar yazdım mesela bu giriş kısımlarını... (kif kif kif sanki gelişme ve sonuç kısımlarını mükemmel yazıyormuşum gibi konuşuyorum tribe bak)
Evet sevgili okuyucu, bugünkü yazımın konusu hayatımızdaki toksik ilişkiler olacak. Yoktur demeyin illaki vardır sizinde iliklerinizi kemiren bir toksik ilişkiniz. Başlamadan önce bir ön giriş olarak toksik kelimesini kişisel olarak çok çirkin bulduğum için bu yazının devamında pek kullanmamaya gayret göstereceğim belirtmek isterim. Bu sebeple hemen kısaca bu toksik ilişki kavramı hangi ilişkiler için kullanılıyormuş üzerinden geçelim. Bu terim dilimizde yaklaşık olarak son 3 senedir yerleşti diyebiliriz ve basitleştirmek gerekirse size genel olarak zarar veren, "zehirli" olarak nitelendirebileceğiniz her türlü ilişkiler için kullanılıyor.
Burada ilişkiden kastım yalnızca romantik bir birliktelik değil, aynı zamanda arkadaşlık, aile, eş, dost da olabilir. Yani her türlü insani ilişkiniz potansiyel olarak bir toksik ilişki sayılabilir.
Peki bir ilişkinin toksik olabilmesi için ne gibi yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor? İlk sorumuz bu şekilde.
Gayet net bir cevabı var aslında; yanındayken enerjinizi emen, maddi açıdan sizi tüketen, sizi üzen, kıran, inciten, hatta ve hatta size duygusal veya fiziksel şiddet şeklinde zarar veren bütün ilişkiler toksiktir.
O zaman benim tüm ilişkilerim toksik dediğinizi duyar gibi oldum. Kendimden örnek verecek olursam, ben ilişkilerimde epey verici bir insan olduğumu düşünüyorum. Böyle yetiştirildim, böyle gördüm ve büyüdüm. Bencillik, insan kullanma ve benzeri karaktersizlikler benim için hala nispeten yeni kavramlar. Çoğunu özümsemem takriben üniversiteye geçtiğim dönemde oldu hatta (3 sene evvel) Bu özelliklere, hayatta kalmak amacı ile herkesin belirli düzeyde hakim olması gerektiği kanaatindeyim.
Eğer siz de biraz olsun benim gibiyseniz muhtemelen çok verici olmanın getirdiği "alıcı" insan çekimini, hayatınızın birçok alanında deneyimlemişsinizdir. Komik gerçi, kimse kendini tanımlarken ben çok alıcıyım, bencilim, insanları kullanır ve onları üzerim demez ya. Bundan dolayı burada kullanmış olduğum "benim gibi" kelime öbeğini açmak istiyorum şuan.
Dürüst olmak gerekirse agalarım, ben bayılıyorum toksik ilişki kurmaya. Çok ciddiyim sıfır şaka. Nerede böyle zararlı, kaba saba, karaktersiz insan varsa ben onu arayıp buluyorum. Adeta toksiğim var diyene tuzla koşuyorum. Bu noktada ola ki "Ah ben de öyle ya" tepkisi gösterdiyseniz çok iyi. Çünkü bu yazı tam size göre olacak.
Yazı bitiminde size hayatınızdaki zararlı insanları anında çıkarmanız tavsiyesinde bulunmayacağım tabi ki. Çünkü zaten eğer çıkartabilseydiniz şu an bu yazıyı okuyor olmazdınız öyle değil mi.. Bu toksik ilişkiler zaten öyle kolay kolay bitirilemez maalesef. Bunun sebebini yazımın devamında daha detaylı anlatacağım ama şimdiden kısa bir ön bilgi vermenin kimseye zararı dokunmaz. Şöyle ki mutsuzluk hissi bağımlılık yapan bir histir. Dolayısıyla sizi mutsuz eden bir ilişkiden öyle kolay kurtulamazsınız. Çok mantıksız gelebilir kulağa ancak anlattığımda daha iyi anlayacaksınız. Gülüyorsanız gülmeyin gerçekten çünkü ciddi söylüyorum zehrin bile bir kafası var, endorfin, seratonin cart curt falan hepsi hikaye. Hiç bir mutluluk hormonu bir tanecik mutsuzluk hormonu kadar işlevsel bağımlılık oluşturan etken maddelere sahip değil.
Toksik ilişki açıklamasını yaptığımıza göre artık yazımıza başlayabiliriz. Yazının ikinci sorusu şu şekilde: Toksik ilişkilerimizi nasıl belirleriz?
Aslında dediğim gibi çok basit. Bu insanların yanında asla kendiniz olamazsınız, iç dünyanızı yansıtamaz ve onlara kafanızda geçenleri tam olarak söyleyemezsiniz. Ne kadar yakın da olsanız size tek taraflı bir ilişki içerisindeymişsiniz gibi hissettirirler. Sizi üzer ve incitirler demiştik, bazı durumlarda ise size fiziksel ve psikolojik şiddet de uygulayabilirler. Her toksik ilişkiden kaçmanız gerekmese de eğer işin içine şiddet girmişse düşünmeden kaçmanız sizin yararınıza olacaktır. Düşünmeden kaçın abi, hatta önce kaçın sonra gerekirse düşünürsünüz. Daha az zararlı toksik ilişki yaşayanlarınız ise, bu kısım size geliyor. Bir ilişkide sizi üzen, kıran, inciten şeyler sadece siz izin verdiğiniz müddetçe gerçekleşir. Karşı taraf istediği kadar kaba saba bir tip olsun, isterse yarın yokmuşçasına kalp kırmaya çabalasın, siz kırılıyorsanız bu onlardan kaynaklanan bir şey değil aksine sizden kaynaklanan bir şeydir. Bu yanılsamayı hepimiz yaşayabiliyoruz. Ama düşünün birazcık, sizi kıran şeyler neler tam olarak?
Ben size yardımcı olmak adına kendimden örnek vereyim yeniden. Bakmayın burada "dünya nasıl bir yer olsun, insanlar nasıl davransın gibi ahkamlar kestiğime, kendi içimde bazen oldukça kırılgan bir özgüvene, aşılmamış bir takım travmalar sahibim herkes gibi. Geçmişteki İkram'a göre epey büyük aşamalar kaydetmiş olmama rağmen hala şu anki konumumdan memnuniyet duyamıyorum. Bu aslında benim için güzel bir şey, kendimi geliştirmem adına büyük bir itici güç olabiliyor. Ancak bir zaaf da olabiliyor maalesef.
İlişkilerimde de beni kırabileceğiniz ilk noktalardan birisi çoğu kişide olduğu gibi dış görünüş noktası. Şöyle ki ben kendimle eskisine nazaran çok barışık biriyim aslında. Arkadaşlarımın yorumları, dışarıdaki insanlar, iş görüşmesindeki kadının iltifatı, annemin yakışıklı oğlum demesi gibi güçlü dayanaklarım sayesinde kendimle barışmıştım. Ancak şu da bir gerçek ki yüzde yüz barışma da imkansız gibi bir şey. Buraya dünyanın en "aşmış" insanını getirelim, ona da dış görünüşle alakalı bir yorum yapalım, o da afallar kanımca.
Yani otuz günün yirmi dokuzunda kendinizle barışık olabilirsiniz ama o otuzuncu gün, sevgilinizin biraz da çocuk masumiyeti ile "Aşkım burnunu babandan mı aldın yoksa annenden mi?" sorusu moralinizi minimal düzeylere indirebilir. Burada çözmeniz gereken şey tam olarak bu. Dediğim gibi karşı taraf sizi üzmemeli, onun söylediği şeyler sizi kıramamalı.. Eğer ki siz ona hak verip "Aynen ya ben tam olarak böyleyim, iğrenç biriyim bence de" derseniz, o zaman toksiğiniz etkisini göstermeye başlar. Dolayısıyla burada çözmemiz gereken ilk şey kendi içimizdeki küçük yaraları kapatmak. Bu zararlı kişilerin size kendinizi hangi yoldan mutsuz hissettirdiğini bulun ve hemen ardından kendinizi kabullenin.
Bunu yapmak çok zor olabilir ve epey zaman alabilir biliyorum; o zaman diliminde bu toksik insanlar size daha fazla zarar vermesin istiyorsanız siz de karşı saldırıya geçebilirsiniz "Aşkım burnun neden bu kadar büyük?" diyen sevgiliye, "Bilmem senin alnın neden bu kadar geniş tepkisi" bir nebze haddini bildirebilir :) (kısmen şakadır, ilişki tavsiyesi olarak algılanmamalıdır)
İşin şakası bir tarafa, eğer etrafınızda gerçekten çok fazla toksik insan bulunuyorsa sorunun sizde olma ihtimali de bulunuyor. Örneğin bir ara ben bu soruyu kendime çok soruyordum. "Neden kimse bana benim onlara davrandığım gibi davranmıyor" diyerek beyin fırtınası yaptığımda bunun birkaç sebebi olduğunu anladım. Sebeplerden birisi benim kendimi o şekilde davranılmaya layık görmemdi. İkincisi ise insanlara, küçüklük travmalarım ve yetiştirilme tarzım sebebiyle fazla verici ve dürüst yaklaşıyordum. Hala öyleyim gerçi... sanırım bunu kimse kolay kolay değiştiremez. Ama farkına varmak değişimin ilk adımı olabilir.
Sorunlarımızı ve toksik ilişkilerimizi bulduysak diğer aşama olan çözüme geliyoruz.
Ancak bu noktada kısacık bir öz eleştiri yapmak istiyorum. Yazının başında toksik kelimesini çok kullanmayacağımı söylemiştim ama başka türlü yazmak insanı çok yoruyormuş. Zehirli ilişki veya zararlı ilişki tam olarak aynı anlama çıkmıyor gibi hissediyorum. Bundan dolayı şimdi bana bu çocuk da ne kadar sözüne güvenilmez, caygın, kaypak bir insanmış diyenleriniz olmuşsa kalbim kırılıyor haberiniz olsun.
Lafıma kaldığım yerden devam ediyorum. İçinizde hassas kalpli aşıklar varsa şimdiden özür dileyerek söylemem gerekiyor ki toksik ilişkiler öyle kolay kolay düzeltilemez veyahut da bırakılamaz. Benim gördüğüm kadarı ile eninde sonunda hepsi biter ve üzülen yine aynı taraf, yani verici taraf olur. Anlayacağınız garibanın yüzü ne yaparsa yapsın gülmez.
Lakin bazı durumlarda konuşarak da çözüme ulaşılabiliyor. Eğer karşınızdaki kişi az çok insani ilişkiler kurmada başarılı biriyse bazı şeyleri değiştirmeniz olası bir durum. Bunu şöyle örneklendireyim: Bir arkadaşınız vardır, size sürekli derdini anlatır. Sevgilisi ile ne kadar kötü bir ilişki yaşadıklarından dert yanar. Sizin bir derdiniz var mı yok mu merak etmez, etmediği gibi anlatmaya çalıştığınızda da dinlemez. Sizin derdinizi anlatmanız bitene kadar dinlermiş gibi yapar, sonrasında yine sevgilisinin kötü davranışlarından serzeniş etmeye başlar. Siz ona "Ayrıl artık şundan" dersiniz, ama o ne yapar? Ayrılmaz. Bir gün çıkagelir, siz artık ayrılmaz bunlar diye düşünürken bunlar ayrılırlar. Tabi yine dert dolmuş bu arkadaşınız size ayrılık acısından bahsetmeye gelir. Siz de "Arkadaşım sonuçta" deyip bağrınıza basarsınız. Teselli etmeye çalışırsınız. "Üzülme bir tanem, zaten domuzun tekiydi" dersiniz. Ertesi gün tekrar barışırlar..
Bu hikayedeki toksik ilişki sayısını bulun. Evet, iki adet toksik ilişki mevcut. Birisi arkadaşınızla sizin aranızda olan, diğeri de arkadaşınızla sevgilisi arasında olan. İki sevgilinin arasına girilmez, o yüzden sizle arkadaşınızın ikili ilişkisini ele alalım. Bu ilişkiyi bitirmek kolay değildir, çünkü birincisi arkadaşınız hiçbir şeyi bilinçli yapmamaktadır aslında. Kendi mutsuzluğuna bağımlı olan birisidir sadece. Siz de onun size hissettirdiği "Onun yanında olmalıyım, ne kadar mutsuz etse de" düşüncesine saplanıp kalmışsınızdır. Bitirmek bu noktada aslına bakarsanız mantık dışı bir durum. Çünkü arkadaşlıklar kolay kurulmuyor ve biliyoruz ki kimse mükemmel değil.
Bu noktada yapabileceğiniz en akıl baliğ durum konuşmak olacaktır. Ona "Canım arkadaşım, seni ne kadar önemsediğimi biliyorsundur. Ancak son zamanlarda artık ilişkimizde hep senin dertlerini konuşur olduk. Ben de insanım ve benim de problemlerim var. Sanki ben senin arkadaşınmışım ama sen benim arkadaşım değilmişsin gibi hissetmeye başladım. Gel buna beraber bir çözüm bulalım" derseniz en iyi ihtimalle ilişkiniz normale dönecektir. Eğer ki dönmüyorsa artık bir şeyleri fark edersiniz ve artık siz de ona göre tavrınızı koyarsınız. Çünkü unutmayın, dünyada neredeyse sekiz milyar insan var. Ve herkesin -kim olursa olsun- yeri öyle ya da böyle dolar. Bu aile, sevgililik, eş, dost, akraba herkes için geçerli bir durum. İçinizde sizi zamanla eriten bir zehir olmasındansa bırakın bir boşluk hissi olsun. Eksiklik hissini doldurmak çok daha kolay olacaktır. Bu histen bahsetmişken son olarak şunu da eklemem gerektiği aklıma geldi.
Neden bir toksik gidip diğer toksik geliyor diyorsanız..
Eğer siz de hayatınızdan bir toksik insanı çıkartıp yenisini alan biriyseniz sorun sizde olabilir demiştik ya hani, işte bu noktadaki sorunu kaldırmak için o eksiklik hissini doldurabilmeniz gerekiyor. Bunun bilimsel bir açıklaması da mevcut hatta. Tam olarak kim, hangi psikoloji kitabında yazmıştı bilemiyorum ancak epey meşhur bir örnek var bu konu ile ilgili. Örnek şu şekilde: Bir kadın sürekli ne yaparsa yapsın alkolik insanlarla ilişki kuruyormuş. Her ne kadar tüm ilişkilerini bu konu yüzünden bitirmiş olsa da, ne kadar tövbeler etmiş olsa da yine dönüp dolaşıp ya alkolik birine aşık oluyormuş ya da hayatındaki kişi bir şekilde alkol batağına düşüveriyormuş.
Bunun asıl sebebi de o psikoloğa göre kadının ailesindeki, daha doğrusu babasının alkolik geçmişiymiş. Küçüklüğünde babasını düzeltememesinin ona yaşatmış olduğu pişmanlığı şimdi dışarıdaki insanları düzelterek gidermeye çalışıyormuş. Bu durumu kendinize de uyarlayabilirsiniz. Hayatınızda hep aynı tür toksik insan mevcutsa bu sorunun kökeni belki de küçüklüğünüzde yaşadığınız bir takım sorunlar olabilir. Bu durumu aşmak için de psikologların önerisi içinizdeki yarayı kapatamıyorsanız bile, toksik insanları hayatınızdan çıkardıktan sonra içinizde oluşacak boşluğu bir hobi veya uğraş ile kapatmanız yönünde. Örneğin evcil hayvan sahiplenmek, bitkiler ile uğraşmak, gezmek veya hobiler edinmek sizi bu tür insanlardan uzak tutmaya yarayabilir diyorlar.
Bu yazının da sonuna geldik böylelikle. Umarım kafanızda bazı şeylerin netleşmesini sağlayan bir yazı olmuştur. Son iki günümü bu yazıya harcadığımı düşünürsek, sonunda bitmiş olması benim için oldukça mutluluk verici bir his. Okuduysanız yorumlarda bu konu hakkındaki deneyimlerinizden bahsedebilirsiniz. Hepsini ayrı ayrı cevaplıyorum ve gördükçe beni çok mutlu ediyor yorumlarınız.
Kapanış için uzun uzadıya bir özet geçmek benim pek tarzım olmasa da şunları tekrar etmek istiyorum. Size önce kötü davranıp sonra sanki hak ettiğiniz şeyler buymuş gibi hissettirmelerine müsaade göstermeyin.
Loreal Paris'in de dediği gibi "Çünkü siz buna değersiniz" Kendinize cici bakın.
Dostum çok iyi anlatmışsın, baya keyiflendim. Benimki nasıl oldu biliyo musun? Benim çok sevdiğim bi oyuncu vardır ve etrafımdaki tüm yakınlarım bunu bilir. Bi gün kendime dedim ki "Ulan ben bu benim David'i bilmiyo. Çünkü ona sevdiğim şeylerden bahsedemiyorum." Sonra ondan kurtulmaya karar verdim ldjsosksuwpnduwphl.
YanıtlaSilEn iyisini yapmışsın ya tertemiz 😅😅
Sil