Agalara Geldik

Takip Edin
çevre kirliliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çevre kirliliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Önceki yazımda galaksimizin içinde milyarlarca yıldız olduğundan ve bu yıldızların içinde de milyonlarca dünya benzeri iklim koşullarına sahip olan gezegen bulunduğundan bahsetmiştim. ((Okumayanlar buraya tıklasın)

Bu milyonlarca gezegenlerden bir kaç yüzünde bile eğer hayat varsa neden hala hiçbir yaşam formuna rastlamadık? İşte bunun adı Fermi Paradoksu. Ve tam olarak bir açıklaması yok. Ancak bilim adamlarının bir kaç tane teorisi var.

Bizi ilgilendiren teori: Büyük Filtre

Rus Astronom Nikolai Kardashev'e göre uzayda eğer gelişmiş uygarlıklar var ise bunlar gelişmişliklerine bağlı olarak üçe ayrılıyor olmalıdırlar. 

Tip 1: Kendi gezegenine tam anlamıyla hüküm süren medeniyetler
Tip 2: Bir yıldızın tüm enerjisini kullanabilecekleri düzeyde olan medeniyetler
Tip 3: Galakside başka gezegenlere yayılmış olan süper-güçlü medeniyetler

Henüz doğruluğu ispatlanmamış bu düşünceye göre insanoğlu henüz Tip 1 gezegen bile değil. Hala daha denizler altındaki değerli madenleri çıkartamıyoruz, kutuplara ve çöllere yerleşmiyoruz. Hatta bazı adalarımızda medeniyet görmemiş ilkel kabileler yaşadığı için bu adalara ayak basamıyoruz.



Ama insanoğlu dünyada sadece bir kaç bin yıldır organize çalışan oldukça yeni bir medeniyet. İnsan ırkı daha doğmadan önce ortaya çıkmış olan dünya dışı canlılar varsa eğer, bunlar şimdiye kadar üstte bahsi geçen Tip 1-2-3 gezegenlerden birisi olmuş olmalıydı. İşte, bu kadar gelişmiş olan medeniyetlerden herhangi birinin bile yolladığımız sinyalleri duymaması ya da cevap vermemesi bilim adamlarını Büyük Filtre teorisini ortaya atmaya mecbur bıraktı.

Büyük filtre teorisine göre medeniyetler büyüdükçe önlerine çeşitli engeller çıkıyor. Bu engeller ne bilmiyoruz veya ne zaman olacak bilmiyoruz. Ama bir kaç bilim adamı tarafından çeşitli fikirler öne sürülüyor

 

Bizim engellerimiz neler olabilir?

1- Çeşitli Dünya Savaşları 

İnsanlığın ilk doğuş hikayelerinde her zaman Adem'in oğullarından birinin diğerini öldürdüğünden bahsedilir. İnsanlığın 50 Bin yıldır dünyada olduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konulan bilimsel bir kanıt. Yani şöyle bir düşünelim 50 bin yıl önce dünyada çok çok az sayıda insan varken biz birbimizi öldürüyorduk. Dini açıdan bakmadan konuşursak teknolojik aletlerimiz yoktu, tarım yapmıyor ve hayvan evcilleştirmeyi bilmiyorduk. Aradan 50 bin yıl geçti ama değişen şey pek fazla değildi. Edindiğimiz teknoloji yükseldi ama bu bize bilgelik katmadı. Aksine birbirimizi daha iyi öldürmenin yollarını bulmamızı sağladı.

Eğer üçüncü dünya savaşı çıkarsa bi kaç milyon kişinin öleceğini öngörmek çok da zor değil. 

2- Salgın Hastalıklar

Bu çok ihtimal vermediğim bir durum. Biliminsanlarına göre insanlar sürekli en ufak bir hastalıga bile ilaç kullanmaya başladığı için hastalıklara karşı doğal direncini kaybetmeye başladı. Bu da demek oluyor ki gelecekte aniden çıkan bir virüs insanlığa ciddi bir zarar verebilir.

3- Aşırı Nüfus Artışı ve Kaynak Azalışı

Kabul edelim genel olarak hazıra konmayı seven bir canlıyız. Çoğunlukla bugünü düşünür yarını unuturuz. Örneğin bugün elimizdeki ormanları çok görüp keseriz ama yarın bitecekler diye orman ekimlerine gereken önemi vermeyiz. Veya köyden şehre göçler eder üretmek yerine yemeyi seçeriz. Hatta bununla da yetinmeyip köylü diyip insanları ezeriz. Halbuki evimizdeki tüm yiyecekler bir kaç köyden toplanılan ürünlerden ibaret.

Peki ya köylü olmamanın bu kadar moda olduğu bir yüzyıl daha yaşar ve çoğalırsak sofraya koyacak yemeğimiz olur mu?

4- Kirlilik

Toprak, oluşması en uzun zaman alan kaynağımızdır. Halbuki aramızda toprağın oluşan bi kaynak olduğunu bile bilmeyenler vardır. Bize göre toprak hep oradaydı sonuçta.

Ana kayanın fiziksel ve kimyasal çözünmelerden geçmesi ardından kısa bir süre (yüzlerce yıl) geçmesiyle toprak oluşuyor. Ancak toprak oluşumu bu kadar uzun sürerken biz ormana attığımız poşetler çöpler sigara izmaritleri gibi tonlarca çöple topraklarımızı kirletiyor ve üzerinde bitki yetişmeyecek hale getiriyoruz. Kendi ellerimizde toprağı öldürüyoruz yani.

Senin 5 dakikanı bile almayacak çöp toplama faaliyetin yüzlerce yılda oluşmuş olan bi toprağın canlı kalmasında etkili olabilir yani. Çevre bilinci lütfen


5- Meteorlar

Bu ise insanlığın ve olası diğer canlıların ortak filtrelerinden, dinozorlar gibi yok olabiliriz. Üzerimize gelen yeterince büyük bi meteor insanlıgı ve dünya üzerindeki hayvanların yüzde 90'ını yok edebilir. Hatta hiç orman da kalmayabilir. Ama üzülmeyin bir kaç bin yıl sonra tekrar ormanlar ve bitki örtüleri oluşacaktır. Çoğu böcek tekrar ortaya çıkacak ve balıklar hiçbir şey olmamış gibi yasayacaktır. Ve eğer evrim gerçekse yine bi kaç yüz bin yıl sonra akıllı canlı yaşamı dünyayı tekrar saracaktır.

Evrim yoksa merhaba azrail

6- İklim değişimi

Bunu daha açıklamaya gerek yok herhalde. Şuanki iklim değişimi bile su seviyelerini değiştirdi, ileride daha da ısınan dünya ve eriyen buzlar sayesinde çoğu deniz kenti sular altında kalacak. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Hollandanın tamamı tehlike altındaydı. Türkiyenin bi yarım ada olduğunu da unutmayalım. Bir sürü denize kıyısı olan şehrimiz var.

Aman ha büyük istanbul depremini beklerken sular altında kalmayalım sonra

7- Bilinmeyen bir sebep

Bu son filtre ise biliminsanlarının ve bilimkurgu severlerin ek olarak sunduğu bir filtre. Bu filtreye göre gezegensel ve toplumsal filtrelerden ayrı olarak uzayda gelişmekte olan diğer gezegenlerin bizi yok edebileceği öne sürülüyor.

Bunu şöyle örneklendirmisler: ağaçlar sincapların evi, ancak biz ağaçları keserken sincapların nerede yaşayacağını umursamıyoruz öyle değil mi?

Bilim insanları uzaydaki çok gelişmiş bir topluluk da kaynak ihtiyacını karşılamak için dünyaya gelirse onların umrunda olmayacağımızı düşünüyorlar. Belki ilk geldiklerinde sincapların ne kadar tatlı ve narin yaratıklar olduklarını düşünebilirler tabi ama bu onları durdurmayacaktır.



Son olarak bu yazıyı yazarken nesnel olmaya çalıştım. Uzaylılara inanıyor muyum? Eh belki biraz ama tip 3 gibi bi topluluğun olduğunu zannetmiyorum. Ya da tip 2. Ama uzayda hayvansal faaliyetleri olan çeşitli organizmalar olduğuna inanıyorum. Ya da bitki gibi kendi halinde takılan canlılar.  

Her neyse bu benim düşüncemdi sizin düşüncelerinizi duymayı da isterim.

Eğer blogumu beğendiyseniz sağ alttaki çan şekline tıklayarak abone olabilir ve yeni yazılar hakkında bildirim alabilirsinizzz

Kendinize cici bakın <3
Akfırat Kamp Alanı

Merhaba Agalarım, bugün Agalarsokakta serisine ikinci bir bölüm yazmak istedim. Bu sene okulumuz YGS ve LYS'den önce piknik tarzı etkinlikler yapmaya başladı. YGS'den önce okul bahçesinde sucuk kızartmış ve tüm on ikinci sınıflar olarak sucuk-ekmek yemiştik. LYS sınavına yaklaşık 20 gün kalmasıyla beraber de gerçek bir piknik için ormana gitme kararı aldık. 

Gittiğimiz orman ilk başta Akfırat denen yerdi. Tam olarak Akfırat ormanı denilmiyor, sanırım sosyal tesis gibi bir şey diyorlardı ama biz Akfırat ormanı diyelim. Akfırat'a geldiğimizde gerçekten çok güzel bi kamp alanı olduğunu gördüm; tahtadan evler, koşuşturan çocuklarla dolu bir yerdi. Ancak içeri girmemize izin vermediler. Sanırım kızlı erkekli olarak girilmesi yasakmış. 

ne alaka




Bu yüzden biz de başka bir ormana gitme kararı aldık. Bu yüzden okulumun yönetimini kın kın kınıyorum çünkü Akfırat çok tatlı bir yerdi. 

İkinci gittiğimiz ormanın adını bilmiyorum ama öyle zannediyorum ki Ballı Kayalar Tabiat Parkı veya Saadettin Odabaşı Şenlik ve Piknik Alanı olabilir. Buraya geldiğimizde yaptığımız ilk iş masa toplamak oldu. 

Masaları uzunca bir şekilde birleştirdikten sonra bir adet hocamız mangala girişti, keşke girişmeseydi... 

Üzgünüm hocam ama tuzsuz acısız tam pişmemiş bir mangaldı, zaten YGS zamanında sucuğu da pişirememiştiniz. Sizin mangalla oynamanız insanlık namına yasaklanmalı.

Hocalar mangalı yapmaya çalışırken biz de ormana yayılıp keşif yapmaya başladık. Ormanlar gerçekten çok güzel alanlar. Hele ki piknik alanı olarak kullanılmayan uzun otlu, çiçekli ve ağaçlı yerler daha da güzel.






Bu görüntü de o dediğim uzun otlu ve piknik alanı olarak kullanılmayan yerlere doğru giderken çektiğim bir görüntü. Ahmet'le Ormanın derinliklerine girme kararı aldık. Ya da ben aldım ama Ahmet mecburiyetten kabul etti de diyebiliriz.

Piknik alanından yaklaşık 500 metre falan uzaklaşmışızdır herhalde aşağıya doğru indik indik indik ve en sonunda Ahmetin ayağını bastığı yerden kurbağa zıpladı. 

Hayatımda en çok iğrendiğim hayvan kurbağa ya gerçekten kurbağalar ölsün

Kurbağa Ahmet'in ayağının oralardan zıplayınca tabi benim elim ayağım boşaldı bağırdım köpek diye. 

EVET DOĞRU DUYDUNUZ KURBAĞA GÖRÜP KÖPEK DİYE BAĞIRDIM...

biz de böyle bir delikanlıyız 



Gezinin en sevdiğim kısmı 10TL 'ye at bindiren ablayı 5TL'ye ikna etmem oldu. Dedim ki bak bak iyi dinleyin,  "Abla" dedim "Merhaba ben diyorum ki at böyle boş boş beklemesin 10 liraya binmem ama 5 lira vereyim yine atı yürüt ama üzerinde ben olayım kısa günün karı nasıl fikir?"

 Kadında dedi tamam hadi bin

bindim xd

Pazarlık yapmayı çok seviyorum. Genelde kitap alırken pazarlık yapıyorum. Mesela 20 liralık bir kitabı 12 liraya indirdiğimi hatırlarım. Bu yaklaşık yüzde 40lık bir indirim demektir arkadaşlar boru değil.

Taktik vereyim bakın şimdi önce diyorsunuz ki "Abi bu kaç para" cevabı duyduktan sonra cüzdana bakıyor ve bi anlık kaçamak bakışla kapıya bakıyorsunuz.  Esnaflar bunu hemen anlar demek ki paranız yok, diyin ki "Bana da mı X lira :dd" O da gülüp sana şu kadar olsun der.

Yüzde 90 bu olay böyle olur sahaflarda falan. 

Ama D&R mağazalarına sökmez bu taktik


Burada da düldülün üzerindeyken fotoğraf çekmeye çalışıyordum. Düldüle binerken şunu ögrendim ki kadın siftah yapmamış o gün, dedi ki gidince arkadaşlarına da söyle ata binme işini.

Ben de dedim ki "Abla söylerim ama bir şartla, yanımdaki arkadaşım beleş binecek bir tur olur mu?"

Abla yok evladım moduna girdiği anda Ahmet binmek istemiyorum demeye başladı, canı istemiyormuş.

Sanırsın her gün bahçelerinde at koşturuyor havaya bak




Gezi yapmaktan sıkılıp kamp alanına döndüğümüzde, gitmeden önce aldığımız kakaolu süt ile hocalardan çömdüğümüz kolayı karıştırıp ilginç bir deneye imza attık. 

İnanır mısınız kolalı-çikolatalı süt cidden lezzetli bir içecek oluyormuş ama çok içince tadı kötü geliyor uyarayım. Yarım bardak için yeter.

 Sevdiğimiz bir arkadaşımız buna 'arka bahçede bilim' demişti :d



Çicek florası harikaydı
 (flora = bir bölgenin içinde bulundurduğu bitki topluluğu)

Eğlenirken öğrenelim ☺☻



Ve bitirişi bu fotoğrafımla yapıyorum. Yeşili koruyun ormanları sevin. Ormana gittiğinizde çöpünüzü yerlere atmayın Ahmetle bi çöp konteynırını doldurduk resmen çöp toplayarak.

Bu da böyle bir yazı olsun, eğer sizinde eklemek istediğiniz bir şeyler varsa yorumlara yazabilirsiniz.

Eğer yeni yazılar olunca haberdar olmak istiyorsanız sağ alttaki kırmızı çan şekline tıklayarak bildirimleri açabilirsiniz.

Kendinize iyi bakın görüşmek üzere