Agalara Geldik

Takip Edin
Hergün yeni 1 bilgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hergün yeni 1 bilgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hepimiz bazen kötü şeyler yaşayacakmış gibi hissedebiliriz ve bazen gerçekten de kötü şeyler başımıza gelebilir. Çünkü hayat mükemmel değildir... Ama peki ya her zaman kötü şeyler yaşayacakmış gibi hissediyorsak ne yapmamız gerekiyor? İşte agalarım, bugünkü yazımızda biraz bu konuyu irdeleyeceğiz.



Türkiye günden güne çok değişik olaylara ev sahipliği yapmaya başladı. İnsanlar içlerindeki nefreti dışa vurmaya ve böylece toplum içinde bir ayrışma çıkartmaya başladılar. Bunu her ne kadar insanlarımız kendisi istiyor gibi görünse de birazcık tarih ve kültür bilgisi olan herkesin anlayacağı üzere Türkiye'de şu an toplumsal birlik ve beraberlik duygusunu azaltmak amacıyla oynanan bir oyun var.

Ülkede günden güne artan din ve Atatürk temalı tartışma konuları artık yerini Atatürk heykellerine ve Gazi'nin anısına zarar verme teşebbüsleri ile kendini göstermeye başladı. Toplumda uzun zamandır var olan cepheleşme oyunları artık farklı alanlarda yüzünü göstermeye başladı. Eskiden Alevi-Sünni veya Sağcı-Solcu tartışmaları yüzünden insanlar birbirleri ile kavga ederken, şimdi Dinci-Kemalist tartışması çıkartılmaya çalışılıyor.
Bu yazı Quora.com isimli yabancı bir forumda İngilizce yazılmıştır. Ben çevirdim çünkü beni çok etkiledi, sizin de seveceğinizi düşündüm. Umarım sonuna kadar okursunuz :)



Hepimiz zamanında arıların yok olması sonucunda dünyanın tamamen yok olacağını söyleyen bilim insanlarını duymuşuzdur. Bir karınca meraklısı olarak size peki ya arılar değil de karıncalar yok olsaydı sorusunu sormak istiyorum. Karıncalar yok olsaydı dünyada ne gibi değişiklikler olurdu?



Dünyadaki yaşamı seviyor musunuz? Peki size bir yerden sonra insanoğlunu bir şeyin öldüreceğini söylesem? Evet, bilim insanları bir olay yüzünden türümüzün tamamen yok olacağını düşünüyorlar. Nasıl olacak bilinmiyor. Ne zaman olacak bilinmiyor. Neden olacak bilinmiyor. En kötü ve korkutucu kısmı ise kesinlikle olacak mı yoksa olmayacak mı o da bilinmiyor.

Bugünkü yazımda iki bölümlük bir teoriyi anlatmak istiyorum.


Issız bir adaya düşseydiniz yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu? Neredeyse hepimiz hayatımızın belli bir kısmında bu soruya maruz kalmışızdır. Hatta pek çoğumuz bu soruyu eğlencesine başkalarına sormuşuzdur. Evet ıssız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız herhangi üç şeyin adadaki hayatınızı çok daha kolaylaştıracağı tartışılmaz bir durum. Peki ya yanınıza üç şey alma fırsatınız olmazsa? 3 şey olmadan vahşi doğada ya da ıssız bir adada hayatta kalabilir misiniz?

Birkaç yabancı kaynaktan öğrenip derlediğim bu yazıda nasıl sörvayvır olabileceğinizi anlatmaya çalışacağım. Hazırsanız başlayalım.

İlk adım: Hipotermi'den Kaçınmak

Nature-Mentor isimli siteye göre doğada yaşanan ölümlerin çoğusu açlıktan veya susuzluktan değil de hipotermiden kaynaklanıyormuş. Peki ne bu hipotermi? Hipotermi vücut sıcaklığının aşırı düşmesi sonucu havale geçirmek veya ateşinizin çıkmasına deniliyor. 37 derecelik normal sicaklığın 35 derece ve altına düşmesiyle başlayan hipotermi çoğu zaman rüzgara yağmura veya kara maruz kalmaktan ötürü ortaya çıkıyor. Yani ilk yapmanız gereken şey kendinize bir barınak yapmak. 

Barınak yaparken dikkat etmeniz gereken şeylerden en önemlisi nasıl olsa yarın medeniyeti bulurum mantığıyla baştan savurup yıkılabilecek bir yer yapmamanız gerektiğidir. Gece yatarken üzerinize düşmesini istemezsiniz herhalde. Öleceğinizden değil de gece gece karanlıkta bir daha uğraşmak zorunda kalırsınız.


Barınak yapmak için ihtiyacınız olan şeyler çok basit. Aynı boyda düzgün iki-üç parmak kalınlığında çubuklar, lifli otları bağlayarak oluşturabileceğiniz ilkel ip, ve yaprakları olan dallar.. İlk olarak kendinize böcekli ve pis olmayan bir ağaç bulmak. Mümkünse bu alanı iyice temizledikten sonra düzgün çubukları ağacın etrafına çadır gibi dizin. Daha sonra yapraklı dallarla üzerini kapatıp en son olarak da sulak bir yerdeyseniz çamurla yaprakları yapıştırabilirsiniz. Çamur kuruduktan sonra içerisi geceleri güzelce yalıtılmış olacaktır. 

Eğer bu türden bir barınağın size çok uğraş vereceğini düşünüyorsanız daha basitini şu şekilde yapabilirsiniz. 

Ancak benim anlam veremediğim bir konu şu ki, eğer kesilmiş bir ağaç bulduysanız muhtemelen 500 metre civarında bir yol vardır. Yani bu durum vahşi doğada hayatta kalmaktan ziyade daha çok kamp kurmaya benzer. Ama kim bilir belki ailenizle pikniğe gidince canınız sıkılır yapmak istersiniz diye paylaşayım istedim, şahsen ben yapmak isterdim basit duruyor. :dd

Ek bilgi: Eğer burası çok dar diyorsanız toprağı kazabilirsiniz ama ne gereği var bilader solucan molucan çıkar

Barınağınızı erkenden yaptınız böylece gece soğuktan ölmeyeceğinizi ve dımdızlak ortada kalmayacağınızı garantilediniz. Şimdi sıra ateş yakmakta.

Doğada ateş nasıl yakılır? Bu sorunun cevabı çok değişik şekillerde olabilir. Art of manliness yani erkeklik sanatı isimli site sayesinde çikolata ve kola tenekesi kullanılarak bile ateş yakılabileceğini öğrendim. İşte size bir kaç taktik.

En geleneksel olanı bir çıtayı başka bir oduna sürterek tutuşturma yöntemidir. Baya zor bir yöntem olmasına rağmen gerçekten işe yarar. Eğer güneş yoksa sanıyorum ki ateş yakmak için bundan başka çareniz yok. Ama eğer güneş varsa çok daha kolayca ateş yakabilirsiniz. 

Eğer yanınızda metal kola kutusu ve çikolata varsa çikolatayı tenekenin altına sürtmeyi deneyin. Böylelikle tenekenin hafif iç-bükeyliğini de kullanarak aynamsı bir yüzey elde edeceksiniz. Daha sonra yapmanız gereken bir ayna veya camla güneşi tenekeye, tenekeyi de çalı çırpıya doğrultmak. Ateş bi kaç dakika sonra yanacaktır. Ancak ortamın çok rüzgarlı olmaması ve ısıttığınız yüzeyin soğumaması gerekiyor tabi ki.

Eğer güneş tam tepede ise büyüteç kullanılarak ateş yakabilirsiniz. Doğada mahsur kalmışız büyüteci nerden bulalım dediğinizi duyar gibiyim ama büyütecinizin olmasına gerek yok. Kendiniz de yapabilirsiniz. Cam şişe, pet şişe, saydam poşet, ayıptır söylemesi kondom ve benzeri şeylerden birini az miktarda da olsa suyla doldursanız büyüteç işlevi görecektir. Tek ihtiyacınız kolay yanan çıra benzeri odunlar ve sabır.

İhtiyacınız olur diye ek bir bilgi vermek istiyorum. Eğer batarya/pil ile çelik yünü sürterseniz alevlenecektir. Veya çelik yünü sirke dolu bir kavanoza koyarsanız kavanoz ısınacaktır. Tabi doğada kaybolan insanda çelik yün ne arar bilemiyorum ama genel kültür olsun kamp kurmak isterseniz yanınızda götürürsünüz belki.

Soğuktan korunma işlevinizi hallettiniz. Barınak ve ateşiniz var. Sıradaki hayati ihtiyacınız su bulmak. Su bulmak en az ateş yakmak kadar zor olacaktır. Çadır bölgenizin yakınlarından ayrılıp epeyce etrafı taramanız gerekecek ve çok düşük bir ihtimal de olsa akarsu bulacaksınız.. Ancak bu akarsudan çok fazla su içerseniz muhtemelen karın ağrısı ateş yükselmesi gibi bir çok yan etkisi olacaktır. Nedenini tam olarak anlamadım ama bakteriler veya virüslerden kaynaklıdır. Hem sonuçta orman burası kurbağa falan yüzüyordur o suda. 

İçmeyin anam

Su aramaya çalışmaktan ziyade toprağa yağmur suyunu depolayacak bir çukur açmanız sizin için daha faydalı olacaktır. Yağmur yağsa da yağmasa da suya ihtiyacınız olacak ve su kaynağı arayacaksınız. Bu kaçınılmaz. Ama bir ihtimal siz su kaynağı arıyorken yağmur yağarsa en azından çukurunuz dolar. Tabi bu çukuru sadece kazar ve başka bir şey yapmazsanız çamur içersiniz -ki tavsiye etmem ama saygı duyarım- yapmanız gereken çukuru tamamladıktan sonra içini yapraklarla ve taşlarla topraktan olabildiğince ayırmak. Böylelikle su dolduğunda on dakikalık dinlenmeye bırakmanız suyun temizlenmesini sağlayacaktır. İster elinizdeki şişeyi doldurun ister avucunuzla için, artık suyunuz var. 
water collector survival ile ilgili görsel sonucu

Peki yağmur yağmazsa ne yapmalı? Bir çukur kazın, içine bitkiler ekleyin ve bir de kavanoz veya su kovası koyun ardından şekildeki gibi poşet veya herhangi bir jelatin maddeyi çukura yerleştirin. Yoğunlaşan suyu bardağınıza doldurmanın çok kolay ve etkileyici bir yolu.

Ya da eğer dağlık bir yerdeyseniz size tavsiyem zirveye doğru çıkmanız böylece karların erimeye başladığı ve suyun cılız da olsa aktığı noktalar aramanız yönünde. Eğer öyle bir ihtimal de yoksa vejetaryen beslenerek ilk bir kaç gün idare etmeniz ve -maalesef- idrarınızı cam bir kavanozda ağzı açık bir şekilde biriktirmeniz gerekiyor.

Tıp okuyan bir arkadaşımın da zamanında zamanında dediği bir şey var. İdrar insana zararlı değil ve zor durumda kalınırsa içilebilir bir sıvı. Hatta bazı bilim insanlarına göre şifalı bile olabilirmiş. İdrar içmenin tavsiye edilen şekli 3 gün şeker tuz et yağ gibi hayvansal ürünlerin yenilmediği ve sadece vejetaryen beslenmenin yapıldığı bir süre sonrası şeklindeymiş. Böyle bir beslenme sonucunda idrar su gibi berrak ve temiz olurmuş. Önemli bir nokta da idrarın başı ve son damlaları değil de ortası içilmeliymiş.

Konuyu izninizle değiştiriyorum. Meyve ağaçları da su kaynağı olarak kullanılabilir tabi ki. En olmadı çok çok susuz kalırsanız avlanıp avınızın -ölmeyeceğiniz kadar çok da değil abartmayın- kanını içmek gibi bir sapkınlıkta bulunabilirsiniz. Her neyse suyunuzu zor da olsa karşıladınız.

Tebrikler artık bir iki hafta boyunca hayatta kalabilecek kadar şeye sahipsiniz. İnsanlar yemek yemeden birkaç hafta dayanabilir. Isı, barınak ve sudan sonra tek ihtiyacınız yiyecek bulmak olacaktır. Bunun için size bir kaç tuzak kurmanızı öneririm. tabii size tutup geyik avlayın demiyorum açlık oyunlarında değiliz ama şansınız varsa sincap, tavşan, kuş gibi yenilebilir ve az iğrenç olan hayvanlar yakalayabilir böylelikle protein kazanabilirsiniz.

Tabi avlanabilmeniz oldukça düşük bir ihtimal. Ama tuzak kurmakta fayda var. Bunlar faydalı olabilecek tuzaklardan birkaçı. 


traps for animals survival ile ilgili görsel sonucu


Bunlarla uğraşmak yerine ipiniz varsa ok yapmanızı tavsiye ederim, en azından kuş avlarsınız belki.

Bunlar dışında yemek ihtiyacınızı yenilebilir otlardan karşılamanızı ve meyve ağaçları aramanızı tavsiye ederim. Eğer büyük zararsız bir hayvan görürseniz onu takip edebilir ve yediği otları içtiği su kaynağını vs öğrenebilirsiniz. Ayriyeten telefonunuz varsa internetten bulunduğunuz şehirde yenilebilen otları öğrenebilirsiniz.

Pekala her şeyiniz var kuru ve sıcaksınız. Belli bi müddet yetecek kadar suyunuz var, karnınız çok aç da olsa bir iki gün dayanabilecek kadar toksunuz. Bulunmak istiyorsunuz. Yapmanız gereken ateş yakmak ve ateşe yeşil odun atmanız. Yeşil odun -diğer bir deyişle yaş odun- çok duman çıkartır. Duman ise insanları yangın alarmına sokar ve bulunmanız kolaylaşır.

Bazı sorular ve cevapları (hoşuma gitti diye direk çeviriyorum)

Eğer yiyecek hiçbir şey bulamazsam ne yemeliyim?
Böcekler protein açısından zengindir (dinen caiz) Yenildiklerinde bünyeye çoğu zaman zarar vermezler.

Eğer ağaçlardan ve ormandan uzaksam nasıl sığınak yapabilirim?
Delik kaz ve içine gir, eğer gücün delik kazmaya yetmiyorsa sığabileceğin kadar derinlikte bir çukura girip üzerini toprakla kapayabilirsin. Bu seni soğuktan koruyacaktır.

Can sıkıntısında nasıl eğlenebilirim?
Küçük hayvanları sessizce takip etmeyi dene. Bu avlanırken sessiz olmanı da geliştirecektir. Eğer istersen kendi kendine konuşabilirsin de.

Sineklerden nasıl korunabilirim?
Yüzüne ve vücuduna çamur sürebilirsin.


Kaynaklar: 

Evet agalar böyle de bir yazının sonuna geldik. Ben araştırırken eğlendim umarım siz de okurken eğlenmişsinizdir. Önümüzdeki yazılarda görüşmek üzere. Eğer blogu beğendiyseniz sağ alttan bildirim alabilirsiniz. Yeni yazılar oldukça size haber vermeye çalışırım böylece.

Ha bir de yorum bırakmayı unutmayın.. Görüşmek üzere <3

Merhaba Agalarım. Televizyon ve reklamların kullanımındaki artışla insanlar bilinçaltının ne kadar kolay kandırılabildiğini keşfettiler. Beynin bilinçli olmadan bir şeyi yaptırılmasına algı yönetimi diyoruz. Peki algı yönetimi sadece televizyon ve reklamlar aracılığıyla mı yapılır? Tabi ki hayır. Hipnoz da bir çeşit algı yönetimidir.

Peki ya size evde kendi kendinize algı yönetme antrenmanları yapabileceğinizi söylersem ne derdiniz? Evet bu yazımda size hepinizin yapabileceği basit algı yönetim teknikleri vericem. Hazırsanız kemerlerinizi bağlayın çünkü uçağımız kalkıyor.













Merhaba agalarım. Geçen gün Quora adlı sitede çok güzel sorular gördüm. Bu site belli bi soruyu merak edenlerin yazıp cevap aldıkları bi forum. Ve maalesef İngilizce ve üye olmadan hiç bi bok yapılmıyor. Siteye öylesine giriyorsun ekrana bir şey çıkıyor diyor ki üye ol. Kapatmaya çalışıyorsun bi daha açılıyor falan baya salakça bir şey. Ben de çok severim böyle salakça şeyleri bi ara üye olmuşum. Hala gmail hesabıma sorulardan bi kaç tanesi geliyor işte "okumak ister misin aga?" diyerek. Bugünde müsaittim üç tane soruyu gördüm beğendim çevireyim dedim.  Hazırsanız başlayalım




Başlıktan da anlayacağınız gibi farklı bir şehirde üniversite okuma hakkında bi yazı yazmaya karar verdim. Seneye yüzde doksan ihtimalle İstanbuldan İzmire üniversite okumaya gidicem. Bu konu hakkında yani farklı bi şehirde üniversite okumanın zorlukları ve avantajları hakkında bi miktar araştırma yaptım ve bu yazıda hepsini topluyorum. Hepiniz hazırsanız yazımız başlasın.

Avantaj 1: Yeni bi hayatınız olacak

Orada oturanlar, yeni mahalleniz sizi tanımayacak, oradaki insanlar; sizi, adınızı sanınızı, nasıl biri olduğunuzu nelerden hoşlandığınızı bilmeyecekler. Yani dilerseniz hayatınızı sil baştan yaşayabileceksiniz. Dilerseniz saçınızı kazıtıp gezebilir küpe takabilirsiniz. Dilerseniz tarzınızı veya hoşlandığınız şeyleri en baştan değiştirebileceksiniz. Yani bembeyaz bi sayfayla hayata devam edebilir ve istediğiniz kişi olabilirsiniz.

Dezavantaj 1: Yaşam standartlarınız düşecek

Her ne kadar yepyeni bi hayata başlamış olsanız da bu yeni yaşamda her şey sizin üzerinize kalacak. Sabah kalktığınızda kahvaltı hazır olmayacak. Okuldan geldiğinizde hoşgeldin gel yemek hazır diyeniniz olmayacak. Yeri gelecek iki üç gün aynı yemeği yiyeceksiniz. Yeri gelecek yemek yapmaya üşenip hazır çorbayla besleneceksiniz. Siz evde yaşarken etraf dakika başı tozlanacak. Ya da sıkıntıdan kendinizi temizliğe vereceksiniz ve hiçbir yer hiçbir zaman tozlanmayacak. Ya odanız sürekli derli toplu olacak ya da sürekli bozuk olacak. Kaldı ki bu da biraz kişiliğinize bağlı değişiklik gösteren bir şey. 

Avantaj 2: Kurallarınız veya kısıtlamalarınız olmayacak

"Eve bu saatte mi gelinir?" "Saat kaç oldu yat artık" "Biraz da ders çalış hep laylaylom" gibi sözlerden ve kurallardan uzak, dilediğinizi yapabileceğiniz, kafa dinleyebileceğiniz bir evde yaşayacaksınız. İsterseniz gece 3'te yatabilecek ve saat 14te uyanabileceksiniz. Eğer isterseniz arkadaşlarınızla gece 12ye kadar dolaşıp eve saat 1de girebileceksiniz. Eğer isterseniz kimseden izin istemeden eve hiç gitmeyip başkasında sabahlayabileceksiniz. İsterseniz bir kütüphane kurup kendinizi oraya kapatabilirsiniz. İsterseniz evinizin bahçesinde tarım ve hayvancılık yapabileceksiniz. Ne de olsa artık yerleşik hayata geçtiniz. 

Dezavantaj 2: Yalnız olacaksınız

Her şeyden önce yalnız olmak en büyük sıkıntınız olacak. Maddi sıkıntı atlatılır, aç kalırsınız parasız kalırsınız ama yine de maddiyattan daha önemli olan sıkıntılarınız olacak. Ve bu sıkıntılardan en büyüğü yalnızlık hissi olacak. Bulunduğunuz ev size ait olmayacak. Bulunduğunuz mahalleye yabancı olacaksınız. Bulunduğunuz şehre ait hissetmeyeceksiniz. İlk fırsatta evinize geri dönmek isteyeceksiniz. Ailenizi -hiç özlemem deseniz bile- özleyeceksiniz. Bu ciddi manada kaçınılmaz bir şey. Gece koskoca evde yalnız uyumak herkesin yapabileceği bir şey değil. Hele ki üniversitede de yalnız hissedeceğiniz ilk dönemlerde hiç değil. Onun dışında bulunduğunuz şehirdeki kültüre adapte olamamanız da aynı şekilde sizi sıkıntıya sokacak bir başka durum. 

İstanbulun anadolu yakası gibi yüzde 60ı muhafazakar olan bi toplumdan İzmire gitmek baya kültür şoku yaşatacak gibi hissediyorum ancak buna da razıyım ulen

istanbul senin mq



Avantaj 3: Hayatı en iyi şekilde öğreneceksiniz

Farklı bi şehirde üniversite okumanın en güzel avantajı bence budur. Hayatı yerinde ögreneceksiniz. Çalışmanız gerekecek. Kazandığınız parayı gerekli şeylere harcamayı öğreneceksiniz. Ev geçindirmeyi öğrenecek ve birçok şeyin altından tek başına kalkacaksınız. Belki ilk günlerde bu size çok yorucu gelecek ama 4 sene sonra üniversite bittiğinde bambaşka bi insan olarak evinize döneceksiniz. 

Dezavantaj 3: İflahınızı şirinleyecekler

Tabi bunca şeyin altından tek başınıza kalkmak çok kolay bir şey olmayacak. Islahınızı elden geçirecekler. Nasıl mı? Para kazanmak en büyük sıkıntınız olacak. Mekanın sahibi sizin babanızın oğlu olmayacağından orada yaptığınız en ufak hatada ezilecek bağırılacak ama yine de sesinizi çıkaramayacaksınız. Dersler deseniz üniversite bu tamam basit güzel hoş ama bi o kadar da zor konularla devam edecek. Bi yandan işe çalışıp diğer yandan vizeler finaller derken ebenizi çok anımsayacaksınız.

 Avantaj 4: Yeni bi kültürle karşılaşacaksınız

Üniversiteyi farklı şehirde seçer seçmez bi yanlış mı yaptım acaba diye düşüneceksiniz. Ama iş işten geçmiş olacak. Memleketinizden ayrılıp farklı bi şehire adın attığınızda oraya adapte olma sürecine gireceksiniz. Tabi burada seçmek istediğiniz şehrin de büyük etkisi var. Istanbul gibi büyük bi şehirden bayburta üniversite okumaya gitmek pek de akıl kârı olmayacak bi davranış olur. Istabulun gürültüsü kalabalığı ve temposuna alışan birisi bayburtun sessizliği, kendi başınalığı ve sıradanlığı altında boğulabilir. Tabi burada bayburtu yermek gibi bi amaç gütmüyorum ama istanbullu birisi büyük şehirler harici şehirlerde kolay kolay duramaz demek istiyorum. Hayatınızın en güzel dönemini geçireceğiniz bu zamanları kültüre adapte olamayıp heba etmeyin 

Dezavantaj 4: Alışmanız zaman alacak

Herkes gibi sizinde alışmanız zor olacak ama iyi bi üniversiteye gittiyseniz sizinle aynı şehirden gelmiş insanlarla karşılaşmanız çok olası. Bu dezavantajı böyle yenebilirsiniz. Ama zaten eninde sonunda orada arkadaş edindikçe, orada düzeninizi kurdukça oraya bağlanacaksınızdır. 

Avantaj 5: Kendinizi keşfedeceksiniz

Yeni bi şehirde okumaya gidince bu şehrin çoğu yerini bilmeyeceğinizden evinizde ya da yurdunuzda oturacaksınız. Bir sürü boş vaktiniz olacak. Bu boş vaktinizi geçirdiğiniz her yeni aktiviteyle kendinizi daha çok tanıyacaksınız. Bi gün balık tutar bi gün koşu yaparsınız. Bi gün kitap okur başka bi gün film izlersiniz. Bunlar olurken nelerden hoşlandığınızı nelerden hoşlanmadığınızı daha büyük ölçüde farkedeceksiniz. 

Dezavantaj 5: Sıkılacaksınız 

Baya baya sıkılacaksınız, hiç samimi olduğunuz arkadaşınız olmayacak. En azından ilk sene için bu böyle. Yapılacak her şeyi yaptıktan sonra büyük bi boşluğa girip hayatı mı sorgularsınız yoksa gider uyur musunuz bilemem. Ama çok sıkılacaksınız cidden. Kendinize uğraş bulun. Kızlar çeyiz örsün erkekler tavla öğrensin. Yoksa bu okul bitmez

Başka avantaj veya dezavantaj gelmedi aklıma eğer sizin bi fikriniz varsa yorumlarda belirtebilirsiniz. Şahsen ben üniversiteyi şehirdışında okuma fikrini çok haklı buluyorum çünkü kendi evinizde ailenizle kalınca üniversite okumaktan çok lise 5. sınıf okuyor gibi oluyorsunuz. Ama farklı şehirde kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğrenirken aynı zamanda geleceğe antreman yapmış gibi olursunuz. Para yönetimi ev yönetimi sorumluluklar derken evlenince bazı şeylerin altından daha rahat kalkabilirsiniz.

Bu durum osmanlıdaki şehzadelerin sancağa çıkmalarına -küçük bölgeleri eğitim amaçlı yönetmelerine -benziyor da diyebiliriz. Evlenmeyi ülke yönetmeye benzetirsek siz de ülke yöneteceksiniz ileride, antremanlı olursunuz.






Agalarım agalarım herkes toplasın şerefsiz listesi buldum dedim ki kendi şerefsiz listemi açıklayayım. Herkes buradaysa belgeselimiz başlasın.

Kimdir bu şerefsizler, nerelerde yaşarlar. Çiftleşme mevsimleri ve av yasakları var mıdır? Şerefsizlerin zayıf oldukları yerler ve doğal hayatları nasıldır, habitatlarını yıkarsak nesilleri tükenir mi?



Agalara hoş geldiniz, hoş gelmek ayrı yazılır -eğlenirken öğrenelim xd-

Dedelerimizden nenelerimize kadar herkesin bildiği bi soru var. Seneler boyu nesilden nesile kafalarımızı kurcalayan belki de en önemli sorularımızdan birisi bu. Peki ne mi bu soru?


Selam cankişlerim bu yazıda sizinle önemli bi şey konuşcaz. Konumuz blogger.. Elifle geçenlerde düşündüük taşındııık ve dedik ki keşke Tumblrdaki bloggerlar biraz da gerçek bloggerlığa başlasa ve kendi sitelerini kursalar, internetten kendilerine ait bi arsa alsalar ve gelecek senelere hatıra olarak bloglarını bıraksalar.. Konuşmak istedikleri her şeyi bu bloglarda yazsalar, beğendikleri siteleri oyunları, şarkıları, arkadaşlıkları, ünlüleri, haberleri ve bunu gibi bir çok şeyleri bloglarında dile getirseler çok güzel olmaz mıydı? Sorarım size ey okurlar olmaz mıydı bre???

Üstteki poto çok ponçik dimi bn ybtm xd neys konuya dönüyom




Merhaba agalar, geçenlerde bir post atmıştım ve beklediğimden çok like ve paylaşım aldı. Dedim ki eğer bu kadar çok böyle yapan varsa neden boş ajandayla neler yapılabilir konulu bi yazı yazmıyorum?

Boş bi defterle neler yapılır merak ediyor musunuz?  O zaman kemerlerinizi bağlayın yazımız başlıyor.



Merabalar cankişlerim nasıl gidiyo hayat. Okular açılalı baya oldu sınavlar bitti ya da bitecek. Elif'ciğimle dedik ki dizi önerisi yazısına ikinci bir bölüm getirelim. Hem on beş tatilde hem de okulların daha rahat geçtiği dönemlerde millet izleyecek dizi ararken böyle bir yazı yazalım, sevaba gireriz falan ;D

O zaman let's go


Merabalar bu aralar bilimkurguya fazla meraklıyım. Geçen gün kendi kendime gelecekte olabilecek şeyleri düşünüyordum. Hani acaba ileriki yüzyılda ne olur, yeni icat olarak ne bulabilirler falan. Hem zaten bundan önce uzay ile ilgili bi yazı yazmıştım ve gelecek yüzyıl hakkında bi kaç şey deyivermiştim. Hatta orada da gelecekte neler olabilir gibi bi yazı yazmayı planlıyorum demiştim. Linkini en sona koyuyom yazının, oradan tıklayın okuyun çünkü hep söylüyom ama valla o yazıya çok emek harcadım ya valla bak..

 O zaman haydi başlayalım. Hayde gidelum haaayde (dırım dırım)




  Selamın aliminyum bu kız nefretini ve dedikodularını size aktarmaya geldi cicimler. Dedikodulu sicilimiz diye bi yazı yazmıştık önceden (ona ışınlanmak için tık)

  Bunun vol2 sini yazalım dedik çünk hem o eski yazıdaki çoğu kişiden artık nefret etmiyoruz (sadece accık hoşlanmıyoz) hem de YENİ OROSPU EVLADLARI VAR BU LİSTEYE YAZILMASI GEREKEN

  YAZDIM ADINIZI LİSTEYE OLUM BİTTİNİZ SİZ BİTTİNİZ





Agalar şimdi size muhteşem bi şey söylicem. Internet üzerinden para kazanmak ister misiniz???? Blog falan açmanıza gerek yok. Valla bak.. Onun yerine şimdi size vereceğim siteyi kullanırsanız istediğiniz yerden para kazanabilir sonra bu parayı hapur hupur yiyebilirsiniz.

HERKESE SELAM SİZE SLM,
 Evet baboşlar, vakti geldi. Hepimizin çoh ama çoh sevdiği bir vakittir bu vakit. This is school time ( Üç kuruşluk ingilizcemle) Şaka şaka okulun abv size bi şey olmasın.. Tam daha tatil yeni başladı derken hooop bir bakmışsınız tatil attaaa. Tatil gittiiii.... 

Peki ya şimdi nolcak?? Bi şey olcağı yok. Ne bekliyodunuz okula meteor falan düşmesini, (keşke) sonra da başka okula gitceğinizi ama okulda yer olmadığını falan mı (Allahım aminn..)Tabi bunlar hayaller hayatlar durumu. Wolah hewal tıpış tıpış gidecahsınız okulunuza. 

Okulun mu var derdin var. Dersler sınavlar, hocaların şlağğps diye çıkardığı süpriz kuizler.. Sınav haftasında kitlenen performans ödevleri ve daha bir çok şey.....

Selam cicişler genelimizin yalnız olduğunu varsaymazsak çok güzel bi konu buldum. Sevgiliyle yapılacak şeyler listesi.. Çünkü herkes sevgili yapınca nolcak aga hem sevgiliyle ne yapılır ki falan diye düşünüyo halbuki sevgili olmayı oyun gibi görmek yerine sevdigin insanla güzel zaman geçirmeye baksan sevgilinin olması çok güzel bi şey.

Tabi en büyük problem çoğumuz yalnızız aq neyse şöyle yapalım sevdiceği olanlar burdan taktik kapsın sevdiceği olmayanlar hayal kursun xdd

Ezdim gibi oldu ama olsundu yılların yalnızı olaraktan sizi anlıyor ve sewiorum ♥ İşte sevgiliyle yapılabilecek eğlenceli bi kaç şey..
   Selllamlar küçük karetta karettalarım bugün bloga ne yazsam ne yazsam diye düşünüyodum ve dedim ki kitap önerisi yazısına ikinci bi bölüm oluşturalım ama bu sefer bi anda 7739372 tane kitabı önermeyip tek tek sindire sindire önerelim. 
Çünkü beş altı kitabı aynı anda önermek için bekleyince önceki kitapları yavaş yavaş unutuyo insan. Böylesi daha detaylı bi inceleme olur. O zaman ne diyoruz uçur beni pakize..