Agalara Geldik

Takip Edin


Merhaba agalarım, gördüğünüz üzere İki Çift Lafım Var isimli yazımda bahsettiğim tema değiştirme kararımı sonunda yürürlüğe koydum. Agalara Geldik artık yepyeni ve farklı ara yüzüyle karşınızda demek isterdim ama pek bir farkı yok eskisiyle. Benim için en iyi yanı mobil siteyi de masaüstü gibi göstermesi oldu. Ama size şunu söyleyeyim canım çıktı. Şimdi soracaksınız "Önceki temayı neden değiştirdin ki güzeldi" diye onu da söylemek istiyorum, yabancı değilsiniz. Son zamanlarda siteye reklam koydum. Son bir aydır falan yani, ama önceki temada bu reklamlar sayfanın taa en sonuna kadar inmezseniz görünmüyordu. Bu yüzden 1000 gösterime 1 kuruş gibi bir para veriyordu. Küfür gibiydi. Düşünün bir ayda 20 kuruş kazanabildim.

Şimdi masaüstü görünüm ile mobilden de bilgisayardan da görünebilecek, böylece siz bloğu takip ettikçe ben de üç beş kuruş fazladan alacağım. (inş)  Böyle söylediğime bakmayın para için yazmıyorum bu yazıları ama madem yazıyorum bari bir kaç tl gelsin diye de düşünmüyor değilim. Emek var ula emek emek

Emek derken sadece yazı yazmanın zorluğundan değil her şeyde emek var. Blogu olanlar çok iyi anlarlar. Binlerce tema arasından en tatlı olanı seçmek, sonra onun kodlarını düzenleyip yazı boyutlarını değiştirmek, daha sonra Türkçeleştirmek, en sonunda da yazı yazmak.

Kod düzenlemek o kadar zor ki anlatamam. Mesela şuan sağ taraftaki widgetin üzerinde aslında Popüler Postlar diye bir yazı var ama arkaplan ile aynı renkte olduğu için görünmüyor eşoğlu eşek. Nasıl aradım nasıl taradım o renk kodunu bulamadım. Bu yüzden sizden ricam oradaki Popüler postlar yazısını siyah renkli olarak hayal etmeniz. Ben bu konu hakkında biraz daha çalışırım bir kaç kez. O yazıyı siyah yapana kadar durmak yok yola devam.

Bu tema ile ilgili ikinci düzenlemem gereken şey devamını okumak için tıklanılan butonda yazan "Continue reading" yazısını Türkçe yapmak. Bu kolay olacaktır büyük ihtimalle ama bugün olmaz başım ağrıyor sldkafmsdl

Eğer gözümden kaçan bir İngilizce yazı görüyorsanız bana haber verin de düzelteyim olur mu gadasını aldıklarım? Sizi seviyorum kendinize iyi bakın



Yeni bir dil öğrenmek her zaman çok kolay olmayabilir. Bazı insanlar yeni dilleri çok kolay bir şekilde öğreniyorken bazıları bu konuda çok zorlanabilir. Bu tamamen normal bir şeydir. Sayısal zekanız sözel zekanızdan daha iyi olabilir. Ama bir dili öğrenirken zorlanıyor olmanız, o dili asla öğrenemeyeceğiniz anlamına gelmez. Unutmayın hiç biriniz dünyaya geldiğinde Türkçe bilmiyordunuz. Sayısal zekanız sözel zekanızdan daha iyi olsa da olmasa da Türkçe öğrenebildiyseniz neden başka bir dil öğrenemeyesiniz?

İlk olarak yabancı dil öğrenmeye karşı sahip olduğunuz ön yargıyı yıkabildiysem, sanırım şimdi size bir dil öğrenirken nelere dikkat etmeniz konusunda ufak yardımlarda bulunabilirim. 

1-Grameri iyi kavrayın

Dil öğrenirken ilk önce o dilin gramer yapısını bilmeniz gerekir. Basitten başlayın. Önce geniş zaman sonra şimdiki zaman yapısını öğrenin. En son geçmiş ve gelecek zaman yapısını öğrenin. Gramer yapılarını bilirseniz geriye hiç bir şey kalmıyor sayılır. Bir dilin gramerini (yani özne - fiil - nesne ilişkini) öğrenmeye o dilin üzerine kurulu olduğu matematiği öğrenmek de diyebiliriz. 

Eğer yeterince çalışmanıza rağmen gramerleri ezberleyemiyorsanız bu işi daha kolay hale getirebiliriz. Okuyun. Gramer hatalarını düzeltecek en kolay yöntem budur. Okuyabileceğiniz bir sürü şey var. Mesela, 

  • Youtube'dan sevdiğiniz İngilizce şarkıların "Lyrics" videolarını izleyin. 
  • Google'da ya da sosyal medyalarda "Quotes" yazıp ingilizce güzel alıntılar okuyabilirsiniz.
  • Google'da İngilizce kısa hikaye yazıp buradaki hikayeleri okuyun.
Bu verdiğim örnekleri sırası ile yaparsanız zaten bir kaç gün içerisinde gramer konusunda pek bir sıkıntınız kalmaz. Şimdi geldik nasıl daha iyi konuşabileceğinize. İngilizcenin gramerini öğrenen birisi için geriye kalan tek şey Vocabulary yani Kelime bilgisini geliştirmek. Kelime haznenizi geliştirmek için yapabileceğiniz pek bir şey yok. Ama size basit bir kaç önerim var.

  • Basit olarak Google'da  "İngilizce günlük hayatta kullanılan kelimeler" aramasını yapıp çıkan kelimeleri anlamları ile beraber telefonunuzun notlar kısmına kaydedebilirsiniz.
  • Gece yatmadan bu kelimeleri tekrar ederseniz öğrenmeniz daha çabuk olacaktır. Tecrübe konuşuyor :D
  • Google'da "Penpal" araması yaparak kendinize mektup arkadaşı bulabilirsiniz. Böylece İngilizce konuşabilirsiniz
  • Kısa hikayeler ve alıntılar okumaya devam edebilirsiniz.
  • Önceden izlediğiniz yabancı dizileri "itvmovie" isimli siteden "İngilizce" alt yazılı olarak tekrar izleyebilirsiniz.
  • Zamanla sevdiğiniz türden kısa romanlar alıp okuyabilirsiniz
Bu örnekleri bir ay boyunca yaparsanız zaten İngilizceyi derdinizi anlatabilecek kadar biliyor olursunuz. Ama bir dili biliyorum diyebilmek için dinlediğinizi anlayabilmeniz gerekmektedir. Bunun için de İngilizce konuşulan yerlerle epey bir içli dışlı olmanız gerek. Sürekli İngilizce konuşulan videolar izlemelisiniz.

Şunları tavsiye ederim. 

  • "Voscreen" denilen uygulama ile dizi ve filmlerden kesitleri Türkçeye çevirebilirsiniz. Çıkan videoların zorluk derecelerini değiştirme imkanı sunması da çok iyi.
  • Yabancı Youtuberları izleyebilirsiniz.
  • İzlemediğiniz dizileri İngilizce alt yazı ile izleyip kendinizi daha çok geliştirebilirsiniz.
Bunlar benim 4 senede İngilizcemi geliştirme yollarımdı. Şöyle söyleyeyim, küçücük çocukları düşünün. 2 yaşından sonra akılları çalışmaya başladığını farz edersek 4 yaşlarında oldukça basit de olsa güzel bir şekilde Türkçe konuşabiliyorlar. Ufacık bir bebek iki sene içerisinde bir dili sökebiliyorsa siz sürekli ezber yapıp bir şeyler okuyarak 1 senede hayli hayli çözersiniz. Kendinize güvenin.


Merhaba Agalarım, yaklaşık yarım saat önce İngiltere'nin en meşhur efsanelerinden biri olan Kral Arthur efsanesinin bu sene vizyona girmiş olan filmini izledim. Filmin tam adı Kral Arthur: Kılıç Efsanesi (Orjinal adıyla King Arthur: The Legend of the Sword)

Eğer izlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim, çünkü baya kaliteli yapılmış. Filmin konusu şu şekilde:


Lise hayatına ilk adımı atmak herkes için çok heyecan verici bir adımdır. Kendi liseye geçiş yıllarımda nasıl hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum. İnternetten bir sürü sözlüğe ve foruma girip lisenin ilk günü neler yapılmalı olduğunu araştırmıştım. O zamanlar ergenlikle beraber gelen popüler olma isteği de olunca lisede nasıl popüler olunur gibi Google aramaları yapmıştım. Oldukça zor dönemlerdi gerçekten, ama lisenin ilk günü o öğrendiğim hiçbir şeyin bir faydasını göremedim.

Şimdi size kendi tecrübelerim ve realistik bir bakış açısı ile lisenin ilk günü ne yapmanız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunayım. Liseye geçenlere tavsiyeler:

1- Erken gidin

Erken gitmeniz sizin yararınıza olacaktır. Çünkü eğer geç giderseniz herkes sıralara ikişerli ikişerli yerleşmiş olacak ve muhtemelen hoca derse gelmeden az çok tanışmış olacaktır. Ben lisedeki ilk dersime geç kalmıştım. Sınıfa girdiğimde hocanın içeride olduğunu bilmiyordum bu yüzden kapıyı tıklama ihtiyacı duymamıştım. Hoca çık kapıyı tıkla gel demişti falan (baya harika bir ilk gün geçirmişim gerçekten.) İçeriye girdiğimde herkes yerleri kapmıştı. Bu yüzden en önde tek oturan bir kızın yanına oturmak zorunda kaldım. Ardından hoca tahtaya gel deyip adımı sormuş, ben İkram deyince de "ceza olarak herkese bi ikram ikram edeceksin" deyip kendi çapında espri yapmıştı. Şimdi düşünüyorum da baya saçma bir ilk ders yaşamıştık be. Matematik hocamız kendisini İngilizce hocası diye tanıtmıştı. İngilizcesi iyi olan var mı deyince yine ben parmak kaldırmıştım. Çık tahtaya dediğinde bana bir matematik sorusu yazmış ve "İngilizce aynı matematik gibidir" diyerek benim üzerimden ders anlatmaya çalışmıştı. Tabi ben kim matematik sorusu çözmek kim :// Tahtada soruyu çözemeyip yerime oturmuştum tekrar :(

Yani siz siz olun erken gidin arkadaşlar. İlk günden geç kalmayın, benim gibi olmayın. Gerçi ben lisede hep ilk derslere geç kalıyordum ama olsundu beni örnek almayın :D

2- Arkadaş edinin

Şimdi soracaksınız nasıl edineceğiz diye. Basit, çünkü lisedeki ilk gün herkes arkadaş edinmek isteyecek. Birisinden silgi isteyerek bile onunla arkadaş olabilecek durumda olacaksınız. Size tavsiyem hemcinsiniz olan birisinin yanında oturmanız ve ismini sormanız. Sonra zaten nerede oturduğunu sorar tanışırsınız. Tenefüste de oturmayın yanınızdakine kantine gidelim mi diye sorun. 

Arkadaş edinmek çok zor olmayacak diyorum çünkü herkes sizin gibi liseye ilk defa başlayacak küçük çocuklardan oluşuyor. Hiç heyecan yapacak bir durum yok, sakin olun ve insanları gözlemleyin

3- Her şeyi inceleyin 

Sınıfınızdaki insanları, hocaları, okul müdürü ve onun törende yüksek sınıflara yapacağı konuşmaya kadar her şeyi iyice dinleyip inceleyin. Özellikle sınıfınızdaki insanların her derste kendini tanıtışını iyi dinleyin. İsimlerini öğrenmeye çalışın, bir insana ismiyle seslenmek çok güzel bir etki bırakır. Çünkü bir dildeki en güzel kelime o dili konuşan kişinin ismidir. Düşünün siz birisinin ismini bilmiyorsunuz ama o dönüp size isminizle sesleniyor ve silginizi istiyor. Güzel bir his değil mi?

4- Hocaları iyi dinleyin

Çoğu hoca dersin başında en nefret ettiği şeyler hakkında uyarısını yapar. Bunları duyup aklınızın bir köşesine kazımanız sizin yararınıza olacaktır.

5- Kendiniz olun

Lise sizin değişebileceğiniz bir ortam maalesef ki değil. Kendinizi ne kadar farklı yansıtsanız da insanlarla yakınlaştığınızda bir kaç ay sonra gerçek kişiliğinizi tanıyacaklardır. İnsanların sizin olduğunuz kişiyi sevmesini sağlamak yerine neden olmak istediğiniz kişiyi sevsinler diye uğraşasınız ki? 

Son olarak herkesi arkadaşınız olarak görmeyin, herkese güvenmeyin. Dikkatli olun Açlık oyunları gibi bir dört sene olacak kime güveneceğinizi bilemeyeceksiniz, ama korkmayın bu da gelir bu da geçer.

Başarılar


Hayatımda daha fazla macera olsun istiyorum. Bavul veya bir sırt çantası alıp karavanıma binmek ve yola koyulmak istiyorum. Hiç görmediğim şehirler, hiç duymadığım sesler ve hiç bilmediğim yüzler göreyim, bulunduğum hayatın içindeki monotonluktan kurtulayım istiyorum. İstanbul'dan sürmeye başladığım karavanla yavaş yavaş Bulgaristan'a doğru ilerleyeyim, oradan sırasıyla Romanya, Sırbistan, Bosna, Hırvatistan, İtalya, Avusturya, Çek cumhuriyeti, Polonya, Almanya, Fransa ve son olarak İspanya'ya gidip tüm yazımı dünyanın en güzel manzarasını bulmaya çalışarak, videolar çekerek ve anı yaşayarak geçirmek istiyorum.

Bir şehirde 2 günden fazla kalmadan Avrupa'yı dolaşırken, bir gün paraşütle atlayıp öbür gün çok yüksek bir dağın tepesinde kar manzarasını seyredeyim. Bir gün 50 metre yüksekten denize atlayıp öbür gün ormanın derinliklerinde dolaşayım istiyorum. Bir gün büyük şehirlerin geceyi aydınlatan bina manzarasını izlerken öbür gün şehrin ışıklarının ulaşamadığı bir yerde karavanın tepesine uzanıp yıldızları izleyeyim istiyorum. Hata yapayım ama ders çıkarayım istiyorum. Yüz kere yere düşeyim ama yüz bir kere ayağa kalkabileyim istiyorum.

İnsan olduğumu tam anlamıyla hissetmek istiyorum. İnsan olmak gibi bir ayrıcalığım varken küçük bir sokak köpeği gibi bir mahalleye bağlanmak istemiyorum. İnsanım ve sanılanın aksine beni insan yapan şey aklımın bulunması değil. Kargalar, karıncalar, arılar.. Bunlar da oldukça akıllı varlıklar. Beni onlardan ayıran özelliğim hayallerimin olması. O yüzden binlerce hayalim olsun istiyorum.

Rüzgarın kulağımda yaptığı gürültülü ses yüzünden kendi bağırışımı duyamazken, yüksek bir tepeden yamaç paraşütü ile atlamak istiyorum. Damarlarımdan akan kanın hızını arttıracak şeyler yapmak, dünyayı gezmek ve keşifler yapmak istiyorum. Yeni hikayeler dinleyeyim, yeni müzikler ve danslar öğreneyim. Yepyeni insanlarla tanışayım, yeni aşklar yaşayayım istiyorum. Bazen çılgın bir insanla delirip bazen de sakin bir insanla kahve içeyim istiyorum.

Kendimi hiçbir zaman bu şehre veya mahalleye ait hissetmedim. Dışarıya bakınca diğer insanlar gibi güzel bir manzara görmüyorum. Geçenlerde rüyamda duyduğum bir söz var. Belki bilinçaltımda kalan bir alıntı ya da belki aksakallı dededen bir mesaj bilemiyorum.

"Bazı insanlar yıldızları seyretmek için doğmuştur, bazıları ise yıldız olmak için."

Ben manzarayı seyretmekten çok sıkıldım, artık manzaranın bir parçası olmak istiyorum. Artık biraz da yıldız olmak istiyorum. Peki ya siz?


Merhabalar Agalarım.

Öncelikle Kurban bayramına son bir gün kaldığı için şimdiden ellerinizi öpüyorum. Para vermek isteyenler reklam ve iş birliği için Dm / Email / Sms / İleti / Posta /  hatta Mektup falan bile atabilir. Yeniliklere açık olduğum kadar harçlıklara da açığım. Bugünkü yazımız biraz "gerçek yaşam nasıl hacklenir" temalı olacak. Hazırsanız hemen konuya giriyorum. İşte birgün işinize yarayabilecek 10 ilginç bilgi.

Telefonunuzu tutarken yoruluyor musunuz?

Bazılarımız telefonunu film ve dizi izlemek için çok sık kullanabiliyor. Mesela evde abisi olup bilgisayara dokunmaya fazla zamanı olmayan küçük kardeşler ( ben :/ ) İşte size küçük bir taktik. rahat bir yere yüz üstü uzanın, önünüze bir gözlüğü ters ve kapalı bir vaziyette koyup telefonunuzu oraya yerleştirin. İyi seyirler :P




Hızlıca uykuya dalmak için ne yapılabilir?

İki dakikadan daha hızlı bir sürede uykuya dalabileceğinizi söylesem inanır mıydınız? İşte size 4-7-8 taktiği. (özel üçgen ismi gibi otuz altmış doksan falan) Şimdi yapmanız gereken rahat bir yere uzanıp zihninizi boşaltmak ve tüm kaslarınızı - yüzünüz de dahil- rahat bırakmak. Ardından dört saniye nefesinizi çekip bu nefesi yedi saniye içinizde (kendinizi sıkmadan) tutmanız. Son olarak da 8 saniye nefes verip bunu tekrar tekrar yapmak. Tahmin ettiğinizden çok daha yorgun olacaksınız.

Telefonunu bulamıyor musun?

Telefonunuzu evin içinde bir yerde kaybettiniz ve bulamıyor musunuz? Daha da kötüsü telefon sessizde mi? Tamam önce bir otur soluklan cana geleceğine mala gelsin kardeşim. Eğer iphone falansa üzüldüm ama Samsungs'sa ve Google hesabın telefonuna bağlıysa bilgisayardan telefonunu çaldırabilirsin. Telefonun sessizde olup olmaması önemli değil her şekilde ötecektir.


Alarmın sesini duyamıyor musunuz?

Bunu en çok yaşayanlardan birisi olarak hep kullanacağımı düşünerek sizinle de paylaşıyorum. Telefonunuzu bardağın içine koyun ve yanınıza bırakın. Hoparlör sisteminiz hadi eyvallah

Aynı şeyi müzik dinlerken de yapabilirsiniz ama kulaklık denen bir şey var o yüzden icat çıkartmayın durup dururken.


Tişörtlerin arkasındaki etiketteki sembollerin anlamı ne? Etiketlerdeki semboller ne demek?

Hemen alttaki fotoğrafı sizin için Türkçeye çevirdim. Agalara Geldik gururla sunar.




Göze kaçan kirpik veya taşı nasıl çıkarabilirsiniz?

Göz kapaklarınızı açıp gözlerinizi belerttiniz, arkadaşınız pis pis gözünüzün içine üfledi ama o taş çıkmadı öyle değil mi? O zaman bir de yere bakıp hızlı bir biçimde göz kırpmayı deneyin.

Gözyaşlarınızı nasıl tutabilirsiniz?

Genel olarak çoğumuz toplum içinde ağlamayı istemeyiz, çünkü bu diğer insanlara bizi savunmasız gösterir. Ve çoğunlukla en şerefsiz insanların yakınınızda bulunan insanlardan çıktığını da düşünürsek, gözyaşlarını tutmak veya saklamak çok mantıklı bir davranış. Eğer gözyaşlarınız akmak üzere ise dilinizi damağınıza bastırmayı deneyebilirsiniz. Bu hareket beyninizi başka bir yere odaklayacak ve gözyaşı oluşumu kesilecektir.

Çekmeceleri dağıtmadan kıyafetlere nasıl bakabilirsiniz?

Bunu yapmam için evin reisinden -annem- izin almam gerekiyor ama hayatta izin vermez. Yine de paylaşıyorum ki sizden birisinin belki işine yarar. Adamlıkta bugün.

Eğer çekmecelerinizi alttaki kıyafetlere bakayım derken çok karıştırıyorsanız çekmecelere tişörtleri dikey olarak yerleştirmeyi deneyin. Anlamadıysanız hemen fotoğraf olarak açıklayayım.





Kulaklığınız cebinizde çok mu dolanıyor?

Erkeklerin çok hoşuna gitmeyecek bir çözümümüz var. Neden kulaklığı sarıp bir tokayla düzgün durmasını sağlamıyorsunuz? Benim tokam yok diye sağlamıyorum ama kızlara soruyorum siz neden bunca zamandır yapmadınız bunu.






Klavyedeki pislikleri nasıl temizleyebilirsiniz?

Asıl soru dünyadaki pislikleri nasıl temizleyebilirsiniz olmalı. Çünkü klavyedeki pislikler herhangi bir post-it kağıdının yapışkanlı kısmını tuşların arasına sürtmekle temizlenebilir. Keşke birisi de şöyle dünyadaki binaların arasına falan dev bir post-it soksa.




Bir yazının daha sonuna geldik. Umarım işinize yarayacak birkaç şey öğrenmişsinizdir. Kendinize iyi bakın. Eğer yazıyı beğendiyseniz blogu da incelemeyi unutmayın. Son zamanlarda bir sürü değişik türden yazılar yazıyorum. Eğer blogumdan bildirim almak isterseniz hemen sağ alttaki kırmızı sembole tıklayabilirsiniz :)

Görüş ve önerilerinizi soldaki yeşil ankete yazabilirsiniz. Ama benim asıl istediğim yorum yazın aga duvara konuşuyorum gibi hissediyorum, yakında yankı yapacak sesim.. sim.. sim..



Merhaba Agalar'ım. Son zamanlarda ne Tumblr bloguma ne de Agalarageldik'e pek zaman ayıramıyordum, bu yüzden az önce telefonumun internetini kapattım ve bilgisayara oturdum. Bugün her zamankinden daha farklı bir yazı yazmak istiyorum. Ülkenin ve dünyanın durumundan söze girip birkaç tür insanı eleştireceğim. Çünkü bunu birisinin yapması gerekiyor, uyan Türkiye'm uyan..

-Dikkat ağır eleştiri içerir-

İlk olarak Türkiye'nin halinden bahsetmek istiyorum. Kendi ülkemi kötülemekten nefret ederim ama şuan cidden hiç umrumda değil çünkü değişmesi gereken bir yapımız var. Türkiye'de bana kalırsa en büyük problem siyasi düşünceleri günlük hayatımızın merkezine yerleştirmemiz. Yerleştirmemiz diyorum çünkü hepimiz az çok bunu yapıyoruz. Ailemizin sevdiği insanları seviyor, onların benimsediği düşünceleri benimsiyoruz. Ta ki başka bir siyasi figür bize yararı dokunan bir atılımda bulunana kadar bunları canımız pahasına savunuyoruz. Sonra yeni gelen siyasi figüre bağlanıyoruz ve onun sevmeyenlerine karşı nefret besliyoruz.

Örneğin A partisi ve C partisi yüzünden kaç kişinin tartıştığını gördüm şu zamana kadar anlatamam. Babası A partisinden olan bir çocuk sürekli babasının düşüncelerinden etkilenip A partisine sempati besliyor. Daha 18 bile olmadan (oy bile veremeden)  30 santimetre boyuyla bu partinin savunuculuğunu yapıyor. En yakın arkadaşı da ondan pek farklı değil tabi, o da hep C partisinin düşünceleri ile doldurulmuş. Bu iki çocuk neden okuldaki dersler, evde izledikleri filmler veya gördükleri kızlar hakkında konuşmuyor da siyaset konuşuyor ki? Bu konu o kadar saçma bir konu ki anlatamam.

Siyasi düşüncelerinizin olmasına karşı değilim. Ancak bunun sadece kendi ailenizden duyduğunuz fikirler olmasına karşıyım. Bu fikirlerin 13-17 yaşlarında olmasına karşıyım. Bu fikirlerin okul, kafe, sokak, lunapark gibi yerlerde olmasına karşıyım. Eğer siyaseti çok iyi biliyorsanız meclise gidin orada tartışın.

Arkadaşlarınızla siyaset konuşmayın, çünkü siyaset aranızdaki muhabbeti ayıracak en basit konudur. Hatırlatmak isterim ki hiçbiriniz A veya C partisinin başkanları ile birebir konuşup arkadaş olmadınız, aksine onların hazırladığı konuşmaları dinleyip onlara inandınız. Onların sadece televizyonda çıktıkları kadarını biliyor ve dinliyorsunuz.

Siyaseti ve siyasetçileri sevmenin kötü bir yanı yok tabi ki ancak onları ölümüne savunmak çok tehlikeli bir durum. Takım tutmuyorsunuz arkadaşlar. Boru değil.





Türkiye'de sevmediğim diğer bir şey, çoğu insanın özel hayata saygısının olmaması. Nasıl mı? Türkiye'de kıyafet özgürlüğü denen bir şey var öyle değil mi? Peki bazı açık insanların, kapalı insanlara örümcek kafalı demesi ve yine bazı kapalı insanların açık insanlara orospu demesi neden? Sorsanız ikisi de bu benim özgürlüğüm ben böyle giymeyi seçtim der ama kapalı bir kız göbeği açık başka bir kızı görse içten içe "Şuna bak nasıl giyinmiş, kaşar kadın" diyor. Aynı şekilde göbeği açık giyinecek kadar rahat olan bir kız ise çarşaf giymiş birisini görünce "Bu neden benim gibi rahat değil yaa yobaz kadın" gibi bir düşünceye girebiliyor. Bu düşünceyi tüm kapalılara ve açıklara yüklemiyorum ama ben şu zamana kadar sürekli böyle konuşmalar duydum ve hiç "SİZE NE !" diyemedim. Bu zamana kadar hiç o kadar öz güvenli olamadım ama madem sanaldayız şimdi klavye delikanlılığımı gösteriyorum

SİZE NE YA SİZE NE

Bir de şöyle tipler var, birisi ben feministim diyince ona hemen dikkat çekmeye çalışan bir kişi gözüyle bakılıyor. Hatta sırf sinir oluyorlar diye  kadın yerine inatla "bayan" diyen insanlar tanıyorum.

Veya ateistim denilince "Yanacaksın" şeklinde şeyler söyleniyor. Bunu geçtim ateistler de "yallah arabistana" diye dini inancı olanlara sataşıyor. Aleviler sünnilere, sünniler alevilere kız vermiyor. Ülke çapında herkes herkesle kavga içerisinde.. Neden?

Din bireyseldir arkadaşlar. Kimse kimseye dini inancı ile ön yargı taşımamalı. Ben müslümanım ama alevi, agnostik, ateist ve katolik arkadaşlarım oldu şu zamana kadar. İki cümle öncesinde kimse kimseye dini inancından dolayı ön yargı taşımamalı dedim, onu geri alıyorum. Kimse kimseye hiçbir fikir yüzünden ön yargı taşımamalı.

Geçenlerde lezbiyen bir kız anonim olarak soru sorduğunda bana mesaj atmasını ve konuşabileceğimizi hatta arkadaş olabileceğimizi söyledim. Anında başka bir anonim gelip "Eşcinsellik günahtır normalleştirmeyin." gibisinden bir şey yazmıştı. Eşcinsellik günah değil eşcinsel ilişki İslam'da günahtır. Ben de buna inananlardanım. Ama ne ben ne de sen eşcinsel olduğu için birisini cehenneme atamayız. Bu onların seçimi değil bunu anlamak gerekiyor. Kim Türkiye'de eşcinsel olmak ister ki? Hem benim namaz kılan ve çok inançlı bir eşcinsel arkadaşım da olmuştu. Çok merak ediyorum eşcinsellik günahtır diyip insanları dışlayan kaç kişi 5 vakit namaz kılıyor.

Arkadaşımın yüze yakın hap içip intihar girişiminde bulunduğunu hatırlarım yav yazıktır günahtır.

Türkiye hakkında değişmesi gerektiğine inandığım daha bir sürü şey var. Gece dışarı çıkan bir kıza yollu gözü ile bakılmasından tutun otobüste minibüste kadınlara çeşitli şekillerde tacizlerde bulunanlara kadar. Ya da bir kızın bıyıkları ve tüyleri çıkıyor diye kıza erkek fadime diyen insanlara kadar. (Ki böyle birisi tumblrda da oldukça fenomen ama gülüp geçiyorsunuz..) Ülkeye birisi böcek ilacı falan sıkmalı aslında yav gerçekten.




Dünya çapında değişmesine inandığım bir konu ise ülkelerin bu kadar vurdumduymaz olması. Vatandaşlarının da ülkelere ses çıkartmaması. Bu konuda Türkiye'yi gerçekten çok seviyorum. Mesela Suriye'deki savaş sırasında insanların ölmemesi için elinden geldiğince yardımda bulunması veya her ramazan ve kurban bayramlarında Afrika'ya yapılan yemek, su, eğitim, barınak gibi yardımların bulunması.

Şimdi iki üç kişi Suriyelilere laf yapacak biliyorum ama biraz insancıl olun arkadaşlar. Ben de biliyorum Suriyeli üç beş kişinin Türklere neler yaptığını, o çok ayrı bir konu ama Suriyede küçücük çocukların korku içinde yaşamasını istemek fazla canice. Üstteki fotoğrafa bakın ve Suriyenin nasıl bir yere döndüğünü görün. Insanları orada ölüme terk etmek insanlığa sığmaz, sığamaz.

Peki yazı boyunca tüm bu bahsettiğim durumların düzelmesi için ne yapılabilir? Çok klasik bir cevap vereceğim. Okuyun aga. Okuyun dediysem gidip çocuk kitapları okumayın, sizi geliştirebilecek şeyler okuyun. Farklı yaşamdaki insanların hayatlarını okuyun mesela. Zorluktaki bir aileyi, kendini çirkin bulan bir kişinin hayatını, yasam mücadelesi veren insamları, farklı siyasi partilerin propagandasını yapan gazeteleri, kadınlara yapılan aşağılık hakaretleri, translara yapılan saldırıları okuyun. Kutsal kitapları okuyun mesela. Kutsal kitapların hepsi bizi gelişmiş insan yapmaya ve ahlaklı davranışlar sergilemeye yönelten kitaplardır.

Şöyle söyleyeyim Budistler Buda'nın dediklerine uysa, İsrail Tevrat'a uysa, ateistler ahlak kurallarını benimseseler, müslümanlar Kuran'a uysa ve hristiyan devletler de İncil'e uysa; her inancın insanları inançlarını bireysel (kendi başına) yaşasa dünya hayal edemeyeceğiniz kadar güzel bir yer olurdu.

Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun. Birbirinize sevgiyle, hoşgörüyle davranın.
(İncil / Efesliler: 2)

İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen en güzel bir tarzda uzaklaştır; o zaman seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir
(Kuranı Kerim / Fussilet: 34)


Son olarak buraya kadar okuduysanız sizi tebrik ediyorum. Eğer kendimi kaybedip sizi de eleştiri yağmurlarımla boğduysam affedin. William Shakespeare'in çok güzel bir sözü vardır: Dünyada görmek istediğiniz değişimin kendisi olun

İnşallah birkaç kişinin zihninde yeşerebilecek ufak çaplı bir tohum ekebilmişimdir, kendinize cici bakın sizi seviyorum