( Merhaba arkadaşlar, bu yazı inanılmaz derecede güzel bir blogu olan Özlem Hanım tarafından kaleme alınmış bir misafir yazıdır. Bu yazı sayesinde fark ettim ki blogu kadar kalemi ve anlatım tarzı da çok güzelmiş. Herkesi kesinlikle Özlem Hanım'ın bloguna bakmaya davet ediyorum. İnanılmaz hoş gerçekten. Ben kıskanıp kapattım hatta ilk beş dakikadan sonra :) sıfır şaka.)
İyi haber; müşteri Tanrı değildir.
Müşteri sadece bir kraldır.
Kötü haber; Tanrı’lar affeder ancak krallar asla…
Eğer bir ürün veya hizmet satıyorsanız bu sözü asla unutmayın!! Çünkü bir
müşteri parasının karşılığını alamadığını düşünürse, onu yeniden sizden bir
şey almaya ikna etmek için çok fazla çabalamanız gerekir. Bu da; zaman, emek
ve para kaybı demektir. Rekabetin sonsuz, alıcının bilinçli ve seçici olduğu
günümüz dünyasında kimsenin fazladan emek, para ve zaman harcama lüksü
olduğunu sanmıyorum. O halde müşterinize kral gibi davranmalısınız.
İyi pazarlar sevda bahçelerinde kurumuş güller ve diğer okuyucularım. Bu hafta çok karmaşık birtakım olaylar yaşadığım için üzerine yazı yazacak bir konu düşünemedim. Hazırda tutmuş olduğum birkaç taslak konu her zaman bulunduruyorum ama o konuların üzerine yazacağım yazıları da öyle tek oturuşta bitiremeyeceğim için bugün kafa karıştıran ilginç bilgiler hakkında yazma kararı aldım. Bugünkü yazımız ciddiyetten uzak, hafif sohbet tarzında, mizahla harmanlanmış ve eğletirken öğretme ateşi ile kavrulmuş bir yazı olacak. Okuyacağınız bu yazıda tüm hafta aklımda yer edinen ve hayatımın hiçbir yerinde işime yaramamış olan birkaç ilginç bilgilerden söz ederken, biraz da kafamın içine girmiş olacağız.
Satın alınan gıdaların uygun koşullarda saklanması sağlıklı tüketim için oldukça önemli. Bazen aldığımız her yiyeceği buzdolabına koyma çabasına girişiyoruz. Oysa ki bazı besinleri buzdolabına koymak hem sağlık açısından hem de saklanma şartları açısından sakıncalar doğurabilmektedir. Peki, buzdolabına kesinlikle koymamanız gereken besinler nelerdir?
Merhaba agalarım. Başlıktan da görebildiğiniz gibi yeni bir tema başlatıyorum. "Fikrimce" serisi sayesinde belirli konularda neler düşündüğümü anlatmayı planlıyorum. Öz saygının ne olduğu ve nasıl kazanılabileceğini anlattığım bir önceki yazımın sonundan da anlaşılabileceği üzere bu hayatta en çok istediğim şeylerden birisi "düzenli ve az stresli" bir tempoya sahip olmak. Çalışacağım saatlerimi ve boş olacağım zamanları önceden bileyim. İkisine de eşit derecede zaman ayırabileyim, sabah erken kalkıp kahvaltı yapabileyim. Aynı şekilde gece de yastığa başımı koyduğum gibi uyuyabileyim istiyorum.