Agalara Geldik

Takip Edin



Daha önce sanırım burada Simyacı kitabını önermiştim. Okuduğum daha doğrusu dinlediğim en güzel kitaplardan birisiydi. Eğer okumayanınız varsa okumasını şiddetle tekrar tavsiye ediyorum. İsterseniz çok yüzeysel olarak konusunu biraz anlatayım. Kitaptaki baş kahramanımız bir çobandır, kendisi çayır çimende koyun otlatırken bir rüya görür. Rüyasında Mısır'da ona ait bir hazine olduğu ve bu hazineyi bulmasının kaderi olduğu anlatılır. Normal bir rüya gibi gelmese de çok ciddiye almaz. Ancak devamında falcı bir ablamız ve yaşlı bir adamın bu rüyayı ciddiye aldığını görünce işler değişir. Adam hazine arama yolculuğuna çıkar. Başlangıçta kendini kibirli ve kendini beğenen kahramanımız zamanla spiritüel bir yola girer. 




Sağlıklı bir ilişki
yaşam kalitenizi her açıdan yükseltebilir ve mutlu olmanızı sağlar. İlişki kurmamızın da başlıca sebeplerinden birisi bu mutlu olma isteği ya da iç güdüsüdür diyebiliriz. İyi bir ilişki insanın yalnızca mutlu hissetmesini değil aynı zamanda kendisini de sevmesini sağlamaktadır. Kendisini sevmek derken fiziksel olarak kendini beğenmekten bahsetmiyorum, aksine kendisine değer vermekten söz ediyorum. Sizin de başınıza gelmiştir, biriyle ilişkiniz o denli güzeldir ki her sabah günaydın mesajı yazıp güzel bir kahvaltı yaparsınız, ona o akşam pişirdiğiniz o lezzetli yemeğin fotoğrafını atar ve konuşursunuz. Onunla her an buluşabileceğiniz için saçınıza, cildinize, sağlığınıza, giyiminize ve özetle kendinize dikkat etmeye başlarsınız. Tüm bunlar sağlıklı bir ilişkinin size kattığı alışkanlıklara örnek olarak gösterilebilir. Peki bir ilişkinin sağlıklı ve uzun ömürlü olmasını ne sağlar? Nasıl uzun ilişki yapılır? Bu konu hakkında arkadaşım ile bir podcast bölümü çektikten sonra bir de blog yazısı yazmak istedim. Bahsi geçen podcast bölümünü de yazının altına link olarak bırakacağım, dolayısıyla yazıdan sonra dinlemek isteyen herkes kolaylıkla ulaşabilecektir.




 Merhaba agalarım, 

Yine aylarca kaybolduktan sonra bir anda içimin öldüğünü fark edip "Agasal" yazma kararı aldım. Biraz genel olarak neler yaptığımdan ve hayatımın akışından bahsetmek; böylece hem kafamı boşaltmak, hem de blogumu güncellemeyi hedefliyorum.

Şimdiden uyarayım, bu yazı stresle başa çıkamayan insanlara uygun değildir. Okurken stres topunuzu mıncırmayı unutmayın.




Her ne kadar çoğu rüyayı uyanır uyanmaz unutsak da, bazen en unutulmaz hatıralarımız rüyalarımızdan  kaynaklanabiliyor. Bu yazıda anlatacağım hikaye de "yaşanmış bir rüyadan" alınmıştır... Hikayemiz rüya aleminde kurulmuş bir ülkede geçiyor. Bu tuhaf ülkede çok mütevazi ve ağırbaşlı, ancak bir o kadar da eğitimsiz insanlar yaşarmış. Bu insanlar, en az kendileri kadar eğitimsiz bir kral tarafından yönetiliyormuş. 




Merhaba, bu bir misafir yazıdır. Yazar hakkında detaylı bilgileri sayfanın sonunda bulabilirsiniz. Ramazan Bey'e yazdığı yazı ve anlayışı için teşekkür ediyorum. İyi okumalar :)

Evet, kabul ediyorum hepimiz yeri geldiğinde yapmamız gereken işlerden kaytardık. Hani YouTube da saçma sapan videoların altında şöyle yorumlar vardır ya; Yahu, ben en son integral videosu izliyordum ne ara geldim buraya?? Yer yer hepimiz isteksiz olduk, motivasyonumuzu ve yaratıcılığımızı kaybettik. Belki blog yazma konusunda belki kitap hiç fark etmez. Peki, bu kararsızlığımızı yenmenin oturup saatlerce tam odak çalışmanın bir yolu yok mu? Ehm varsa lütfen bana da söyleyin... Şakayı bir kenara bırakacak olursak var. "Peki, madem var nedir bunlar?" dediğinizi duyar gibiyim. Gelin birlikte üzerinde tartışalım.

"It's so hard to leave - until you leave. And then it's the easiest goddamn thing in the world"

-John Green




Üstteki sözü yaklaşık 4 sene önce yanlış hatırlamıyorsam Alaska'nın Peşinde isimli kitapta okumuştum. Türkçesi kabaca "İlk adımı atana kadar gitmek çok zordur. Ama o ilk adımı attıysan artık dünyadaki en kolay şeydir" gibi bir anlama çıkıyor. Neden bilmiyorum ama John Green genel olarak bana çok hitap eden bir kişilik. Kitaplarından youtube kanalına kadar seçtiği temalar ve anlatım tarzı çok hoşuma gidiyor. Kitaplarından unutamadığım onlarca söz vardır ve her biri zaman zaman gün yüzüne çıkıyor. Son günlerde de bu cümlenin gün yüzüne çıktığını fark ettim. 


Gerçekleşme ihtimali olan her şey gerçektir.


Bu cümleyi son zamanlarda çok sık düşünüyorum. Daha önceden hem yaşlılarımızdan, hem de modern mistisizm inanışı olanlardan çok duymuşuzdur benzer cümleleri. Örneğin bir şeyi kırk kez söylersen veya çok inanırsan gerçek olur derler ya, bunlardan bahsediyorum. Bunca yıl bunları bilimsel bir temele dayandırmadı kimse, o sebeple artık olaya el atıp bu konuyu bir de benden duymanız gerektiğini düşündüm. Hazırsanız ilk önce size bir deneyden bahsetmek istiyorum.