Yine aylarca kaybolduktan sonra bir anda içimin öldüğünü fark edip "Agasal" yazma kararı aldım. Biraz genel olarak neler yaptığımdan ve hayatımın akışından bahsetmek; böylece hem kafamı boşaltmak, hem de blogumu güncellemeyi hedefliyorum.
Şimdiden uyarayım, bu yazı stresle başa çıkamayan insanlara uygun değildir. Okurken stres topunuzu mıncırmayı unutmayın.
Gerçekleşme ihtimali olan her şey gerçektir.
Bu cümleyi son zamanlarda çok sık düşünüyorum. Daha önceden hem yaşlılarımızdan, hem de modern mistisizm inanışı olanlardan çok duymuşuzdur benzer cümleleri. Örneğin bir şeyi kırk kez söylersen veya çok inanırsan gerçek olur derler ya, bunlardan bahsediyorum. Bunca yıl bunları bilimsel bir temele dayandırmadı kimse, o sebeple artık olaya el atıp bu konuyu bir de benden duymanız gerektiğini düşündüm. Hazırsanız ilk önce size bir deneyden bahsetmek istiyorum.
( Merhaba arkadaşlar, bu yazı inanılmaz derecede güzel bir blogu olan Özlem Hanım tarafından kaleme alınmış bir misafir yazıdır. Bu yazı sayesinde fark ettim ki blogu kadar kalemi ve anlatım tarzı da çok güzelmiş. Herkesi kesinlikle Özlem Hanım'ın bloguna bakmaya davet ediyorum. İnanılmaz hoş gerçekten. Ben kıskanıp kapattım hatta ilk beş dakikadan sonra :) sıfır şaka.)
İyi haber; müşteri Tanrı değildir.
Müşteri sadece bir kraldır.
Kötü haber; Tanrı’lar affeder ancak krallar asla…
Eğer bir ürün veya hizmet satıyorsanız bu sözü asla unutmayın!! Çünkü bir
müşteri parasının karşılığını alamadığını düşünürse, onu yeniden sizden bir
şey almaya ikna etmek için çok fazla çabalamanız gerekir. Bu da; zaman, emek
ve para kaybı demektir. Rekabetin sonsuz, alıcının bilinçli ve seçici olduğu
günümüz dünyasında kimsenin fazladan emek, para ve zaman harcama lüksü
olduğunu sanmıyorum. O halde müşterinize kral gibi davranmalısınız.