Agalara Geldik

Takip Edin


Global olarak çok büyük bir olayı atlatırken çoğumuz yatağımızda uzanıp Netflix izlemeye başladık. Yapacak pek bir şey bulamayınca doğal olarak her günümüz bir önceki gün ile aynı oldu. Eminim bugün bu yazıyı okuyan en az iki kişi hangi gün olduğunu sorarsam telefondan kontrol edip de cevap verecektir. Şahsen ben günlerdir pazartesideyim. Geçen ayın pazartesisi ama bu ayın değil.

Durum bu şekilde olunca dedim ki neden  "Karantinada kendimi nasıl geliştirebilirim" temalı bir yazı yazmıyorum? Umarım bu yazıyı okuduktan sonra bir çok kişinin hayatında yeni bir sayfa açılır ve yine umuyorum ki herkes sahip olduğu bu boş zamanları doldurabilecekleri bir uğraş bulabilir. Lafı çok dolandırmadan başlıyorum o halde. İşte karşınızda karantina günlerinde kendinizi geliştirebileceğiniz 7 uğraş.


Öncelikle herkese merhabalar. Epey zamandır güncellemediğim bloguma geri döndüm ve burada herkesin içinde blogumdan en içten özürlerimi diliyorum. Gerçekten ne sen bu muameleyi hak ettin, ne de bu muamele bana yakıştı. Ama sıkıntı etme çünkü artık kürkçü dükkanıma geri döndüm. 
Çok yakında anasayfanı  tekrar kaliteli ve özgün içeriklerle donatacağım ama ilk olarak ufak bir deklarasyon yapmak istiyorum. 


Üstnot: Bu metin benim çeviri ödevimdir ve gerçekten yaptığım en düzgün çevirilerden bir tanesi :) Herkese iyi okumalar dilerim.

El yazısı tarihe mi karışıyor?

Yüzyıllardan beridir ellerimizle yazıyoruz. Akıllı telefonlar ve bilgisayar bu eylemi oldukça kolaylaştırdı. Bazıları bu durumun çocukların gelişimini kötü etkilediği konusunda uyarıyorlar. Peki ya gerçekten haklılar mı?

 



Merhaba agalarım, öncelikle kısa bir giriş yapmak istedim çünkü bu yazıda kullandığım üslup benim normal yazılarımdan bir miktar farklı olacak. Çünkü bu yazı aslında benim Almanca Çeviri ödevimdi. Çeviri yaptığım güzel ve bilgilendirici bir metni blogumda neden paylaşmayayım diye düşündüm. Neden olmasın dedim. Hazırsanız yazımıza başlayalım :) Ödevimi de incelemiş olursunuz hem :) kötü biraz :) üzgünüm iyi bir öğrenci olup özenemediğim için :(



Gün geçmiyor ki biraz daha şaşırmayalım,beynimizden kaynar sular akmasın. Gün geçmiyor ki ırmağının akışına ölmek istediğimiz memleketimiz, bizi o ırmakta intihar etme düşüncelerine sürüklemesin. Kelimeler bazen bir takım olayları açıklamak için yetersiz gelir ya hani, aklınızdan aynı anda üçer beşer cümleler geçer ama siz hangisini dile getirmeniz gerektiğini seçemezsiniz; böylelikle de biraz çaba sarf ettikten sonra kendinizi susarken bulursunuz.. İşte tam  olarak öyle bir yazı yazma kararı aldım bugün.




Bazen sadece salıvermek en iyisi gibi hissetmeye başladım. Çünkü insan doğası gereği unutkandır, bu da onun belli derecelerde nankörlük yapmasına sebep olur. Unutuyoruz abicim. Kadir kıymet bilmiyoruz, ağzımıza geleni saydığımız vakitler olabiliyor, tek kalemde sildiğimiz kıymetli fotoğraflarımız, anılarımız olabiliyor. Bunu bazen biz yapıyoruz, bazen de karşı taraf bize yapıyor.


Hepimiz bazen kötü şeyler yaşayacakmış gibi hissedebiliriz ve bazen gerçekten de kötü şeyler başımıza gelebilir. Çünkü hayat mükemmel değildir... Ama peki ya her zaman kötü şeyler yaşayacakmış gibi hissediyorsak ne yapmamız gerekiyor? İşte agalarım, bugünkü yazımızda biraz bu konuyu irdeleyeceğiz.