Agalara Geldik

Takip Edin




Merhaba, bu bir misafir yazıdır. Yazar hakkında detaylı bilgileri sayfanın sonunda bulabilirsiniz. Ramazan Bey'e yazdığı yazı ve anlayışı için teşekkür ediyorum. İyi okumalar :)

Evet, kabul ediyorum hepimiz yeri geldiğinde yapmamız gereken işlerden kaytardık. Hani YouTube da saçma sapan videoların altında şöyle yorumlar vardır ya; Yahu, ben en son integral videosu izliyordum ne ara geldim buraya?? Yer yer hepimiz isteksiz olduk, motivasyonumuzu ve yaratıcılığımızı kaybettik. Belki blog yazma konusunda belki kitap hiç fark etmez. Peki, bu kararsızlığımızı yenmenin oturup saatlerce tam odak çalışmanın bir yolu yok mu? Ehm varsa lütfen bana da söyleyin... Şakayı bir kenara bırakacak olursak var. "Peki, madem var nedir bunlar?" dediğinizi duyar gibiyim. Gelin birlikte üzerinde tartışalım.

"It's so hard to leave - until you leave. And then it's the easiest goddamn thing in the world"

-John Green




Üstteki sözü yaklaşık 4 sene önce yanlış hatırlamıyorsam Alaska'nın Peşinde isimli kitapta okumuştum. Türkçesi kabaca "İlk adımı atana kadar gitmek çok zordur. Ama o ilk adımı attıysan artık dünyadaki en kolay şeydir" gibi bir anlama çıkıyor. Neden bilmiyorum ama John Green genel olarak bana çok hitap eden bir kişilik. Kitaplarından youtube kanalına kadar seçtiği temalar ve anlatım tarzı çok hoşuma gidiyor. Kitaplarından unutamadığım onlarca söz vardır ve her biri zaman zaman gün yüzüne çıkıyor. Son günlerde de bu cümlenin gün yüzüne çıktığını fark ettim. 


Gerçekleşme ihtimali olan her şey gerçektir.


Bu cümleyi son zamanlarda çok sık düşünüyorum. Daha önceden hem yaşlılarımızdan, hem de modern mistisizm inanışı olanlardan çok duymuşuzdur benzer cümleleri. Örneğin bir şeyi kırk kez söylersen veya çok inanırsan gerçek olur derler ya, bunlardan bahsediyorum. Bunca yıl bunları bilimsel bir temele dayandırmadı kimse, o sebeple artık olaya el atıp bu konuyu bir de benden duymanız gerektiğini düşündüm. Hazırsanız ilk önce size bir deneyden bahsetmek istiyorum.

( Merhaba arkadaşlar, bu yazı inanılmaz derecede güzel bir blogu olan Özlem Hanım tarafından kaleme alınmış bir misafir yazıdır. Bu yazı sayesinde fark ettim ki blogu kadar kalemi ve anlatım tarzı da çok güzelmiş. Herkesi kesinlikle Özlem Hanım'ın bloguna bakmaya davet ediyorum. İnanılmaz hoş gerçekten. Ben kıskanıp kapattım hatta ilk beş dakikadan sonra :) sıfır şaka.)




İyi haber; müşteri Tanrı değildir. Müşteri sadece bir kraldır.

Kötü haber; Tanrı’lar affeder ancak krallar asla…

Eğer bir ürün veya hizmet satıyorsanız bu sözü asla unutmayın!! Çünkü bir müşteri parasının karşılığını alamadığını düşünürse, onu yeniden sizden bir şey almaya ikna etmek için çok fazla çabalamanız gerekir. Bu da; zaman, emek ve para kaybı demektir. Rekabetin sonsuz, alıcının bilinçli ve seçici olduğu günümüz dünyasında kimsenin fazladan emek, para ve zaman harcama lüksü olduğunu sanmıyorum. O halde müşterinize kral gibi davranmalısınız.





Bazı günler kendimi o kadar sevmiyorum ki anlatamam. Kendimi suçlayacak herhangi bir şey çıkartıyorum durduk yere, bazen olur olmadık şeylerden kendime pay çıkartıp suçlu buluyorum. Biraz yalnız kalsam Hitler benim yüzümden yahudileri öldürmüş oluyor, biraz modum düşse Avusturya-Macaristan veliahdını benim yüzümden vuruyorlar.




İyi pazarlar sevda bahçelerinde kurumuş güller ve diğer okuyucularım. Bu hafta çok karmaşık birtakım olaylar yaşadığım için üzerine yazı yazacak bir konu düşünemedim. Hazırda tutmuş olduğum birkaç taslak konu her zaman bulunduruyorum ama o konuların üzerine yazacağım yazıları da öyle tek oturuşta bitiremeyeceğim için bugün kafa karıştıran ilginç bilgiler hakkında yazma kararı aldım. Bugünkü yazımız ciddiyetten uzak, hafif sohbet tarzında, mizahla harmanlanmış ve eğletirken öğretme ateşi ile kavrulmuş bir yazı olacak. Okuyacağınız bu yazıda tüm hafta aklımda yer edinen ve hayatımın hiçbir yerinde işime yaramamış olan birkaç ilginç bilgilerden söz ederken, biraz da kafamın içine girmiş olacağız.





(Merhabalar, bu yazı bir misafir yazıdır ve yagmrdan.blogspot.com  tarafından yazılmıştır. Yazıyı okuduktan sonra sağlıklı yaşam, diyet ve benzeri konularda kısa ve öz bilgiler almak isterseniz kesinlikle blogunu incelemenizi tavsiye ederim. Çok tatlı ve samimi birisi olduğu kanaatindeyim, seveceğinize eminim ) 

Satın alınan gıdaların uygun koşullarda saklanması sağlıklı tüketim için oldukça önemli. Bazen aldığımız her yiyeceği buzdolabına koyma çabasına girişiyoruz. Oysa ki bazı besinleri buzdolabına koymak hem sağlık açısından hem de saklanma şartları açısından sakıncalar doğurabilmektedir. Peki, buzdolabına kesinlikle koymamanız gereken besinler nelerdir?