Gerçekleşme ihtimali olan her şey gerçektir.
Bu cümleyi son zamanlarda çok sık düşünüyorum. Daha önceden hem yaşlılarımızdan, hem de modern mistisizm inanışı olanlardan çok duymuşuzdur benzer cümleleri. Örneğin bir şeyi kırk kez söylersen veya çok inanırsan gerçek olur derler ya, bunlardan bahsediyorum. Bunca yıl bunları bilimsel bir temele dayandırmadı kimse, o sebeple artık olaya el atıp bu konuyu bir de benden duymanız gerektiğini düşündüm. Hazırsanız ilk önce size bir deneyden bahsetmek istiyorum.
Deneyin ismi çift yarık deneyi. Araştırırsanız daha detaylı görebilirsiniz ama ben çok çok çok kısa özet geçerek hemen sadede gelmek istiyorum, aşağıya bir video ekledim. Detaylı bilgi almak isteyenler o videoyu izleyerek hayrete düşebilir. (Alt yazısı mevcut videonun ama aktif hale getirmeniz gerekiyor. Ayrıca video sonlara doğru evrenin bir simülasyon olduğunu savunuyor. Saçma gelse de Elon Musk ve daha bir çok kişi bunu savunmakta. Videoyu bırakıyorum buraya ama yazıya da devam edin bittikten sonra :) )
Bu deney ilk defa 1801 yılında, atomik boyutlardaki küçük cisimlerin nasıl hareket ettiğini anlamak üzere yapılan bir deneydi. O zamanlar cisimlerin ya tanecik ya da dalga gibi davrandıklarını biliyorduk. Bu bilgiye dayanarak çok küçük maddelerin nasıl hareket ettiğini sorgulayan Thomas Young isimli bir bilim insanı bu deneyin ortaya çıkmasına yol açtı. Deney basitçe şu şekilde: bir tabanca, bir duvar ve bir yarık hayal edin. Tabancanın attığı kurşun yarıktan geçerek duvara isabet etsin. Ve bu yarık düz bir çizgi şeklinde olsun. Bu durumda duvarda oluşan mermi izleri, adeta o yarık gibi düz bir çizgi şeklinde olacaktır öyle değil mi? Buraya kadar her şey normal. Çünkü mermi bir maddedir ve tanecik gibi davranır.
Aynı deneyi ışık kullanarak yaptığımızda da benzer bir sonuç olan çizgi şeklinde tek bir yarık görürüz.
Ancak ışıkta işler daha değişik ilerler. Siz de sık sık duymuşsunuzdur, ışığın dalga boyu falan vardır. Renkler de bu dalga boyuna göre oluşur falan. Bu sebeple deneydeki yarık sayısını ikiye çıkarttığımızda ışık tanecik yapılı maddelerden daha farklı bir desen oluşturur. Tabancayı iki tane yarığa doğru yüzlerce kez ateş ettiğimizde ortaya çıkan mermi izleri yine iki düz çizgi şeklinde olacaktır. Her şey yine olması gerektiği gibi.
Ancak ışığı bu iki yarığa doğrulttuğumuzda (yarıkların çok ince olması şartıyla) duvarda ikiden fazla çizgi oluştuğunu görürüz. Bunun sebebi ışığın içinki fotonların tanecik olmalarına rağmen dalga şeklinde davranmalarıdır. Olayın beyin yakan kısmı ise burada şu: Tabanca örneğini atomik boyutlara çevirdiğimizde, hatta bazen molekül boyutlarına kadar bile çıkarttıklarında, tanecikler (yani mermiler) iki adet çizgi (mermi izi) oluşturmak yerine ikiden fazla çizgi oluşturuyor. Bunun olması içinse tek mümkün yol, atılan taneciğin aynı anda iki delikten de geçmesi şeklinde açıklanıyor. Yani teoride imkansız ve akla mantığa yatmayan bir şey. Düşünsenize bir mermi atıyorsunuz ama o mermi aynı anda iki yarıktan da geçiyor.
İmmm- kannn- sız..... Ama bitmedi.
Bunu gören Thomas Young ve diğer bilim insanları nasıl oluyor da bir taneciğin aynı anda iki delikten de geçtiğini sorgulamaya başlıyorlar. Dolayısıyla içlerinden birisi bir gözlemci aygıt kullanarak hangi delikten kaç tane elektron geçtiğini kaydedelim diyorlar.
En inanılmaz kısım da tam bu esnada ortaya çıkıyor. Gözlemci olmadan önce iki delikten aynı anda geçen ve duvarda ikiden fazla iz bırakan tanecikler (yani davranmaması gerektiği şekilde davranan tanecikler), gözlemci takıldığında birden davranmaları gerektiği gibi davranıyorlar. Yani duvara atılan mermiler gibi iki çizgi oluşturuyorlar. Adeta yaramaz çocukların izlenildiklerini fark ettiklerinde uslu durmaları gibi.
Bu da bilim insanlarının şöyle bir kanıya varmalarını sağlıyor, bu küçük moleküller, elektronlar veya atomlar (hepsinde oluyor aynı şey) onları bir gözlemcinin izlediklerini fark edebiliyorlar.
Bu durumu kimse asla açıklayamadı hala. Aradan 220 yıl geçmesine rağmen bu durum kuantum fiziği denen, kimselerin anlam veremediği fizik kurallarını ortaya çıkarttı. En mantıklı açıklama ise şu şekilde, tanecik boyutundayken her şey o kadar belirsiz ve ön görülemez ki iki farklı yarık varken tanecik aslında bir noktada bulunmak yerine iki noktada da bulunuyor. Basitleştirmem gerekirse yüzde elli- yüzde elli ihtimal var ama hangi ihtimal olduğu kesin değil. Durum buyken her iki ihtimal de gerçekleşmiş ve gerçekleşiyor demektir. Ancak bir gözlem cihazı hangi delikten geçtiğini kaydettiği anda, artık diğer ihtimal gerçekleşmemiş oluyor. Aşırı anlamsız ama durum bu şekilde.
Bunu daha iyi açıklamak için Schrödinger bir düşünce deneyi ortaya atıyor. Schrödinger'in kedisini duymuşsunuzdur belki ama duymayanlar için basitçe şöyle anlatayım. Bu abimiz diyor ki, eğer ben kedimi bir kutuya koyarsam ve kutunun içinde yüzde elli ihtimalle patlayacak veya patlamayacak kimyasal bir zehir varsa, ben o kedinin ölü olup olmadığını kontrol edene kadar, kedi hem ölü hem de diridir. Yani iki ihtimal de gerçektir ve gerçekleşmiştir.
Bu tabi ki bir düşünce deneyi ve kedinin aslında ya ölü ya da diri olduğunu biliyoruz. Schrödinger de bunu biliyor. Ama anlatmak istediği şey, evrende bir bilgi kaydedilmediği sürece belirsizdir. Her şey olabilir.
Bu noktada da yeni bir problem ortaya çıkıyor. Kaydetmek denilen şey nedir tam olarak. Örneğin çift yarık deneyinde bahsedilen gözlemciyi koyduklarında atomların hangi konumda oldukları kaydediliyor. Ancak gözlemci cihaz düşünebilen bir cisim değildir. Yani birisi o kaydettiği bilgiyi yorumlamadığı sürece, bilginin ne gibi bir anlamı olabilir ki?
Neye göre kaydediliyor bu bilgi? Bilinç dediğimiz şey nedir? Cihaz yerine gözlerimizle baktığımızda, atomik düzeyleri fark edemediğimiz için bizim görmemiz neden deneyin sonucunu değiştirmiyor mu? Bir ton soru işareti işte. Bu deney çözüldüğü zaman belki de insanlık olarak bambaşka bir düşünce tarzımız olacak. Çünkü bu deney sayesinde tek bildiğimizin hiçbir şey bilmediğimiz olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Deneyi anlatırken kısa tutacağımı söylemiştim ama şimdi fark ettim de baya uzun olmuş. O yüzden hemen asıl konuya geliyorum. Gerçekleşme ihtimali olan her şey gerçektir. Bu deneyi göz önünde bulundurursak şöyle bir çıkarım yapabilir miyiz: Örneğin ben bir şeyi çok istiyorum. Ve bu şey imkan dahilinde yapılabilecek bir şey. Mesela bisiklet almak. Bir bisikletim olduğunu ne kadar çok düşünürsem ve inanırsam aslında bisikletim olma ihtimali gerçek bir bilgiymiş gibi evrende kaydedilebilir mi?
Neden olmasın?? Dua dediğimiz şey de zaten bir şeyleri olacağına inanarak istemek değil midir? Bunun her kültürde yeri olmamış mı? 40 kere söylersen gerçek olur, evrene enerjini gönderirsen gerçekleşir gibi gibi. Yani özetle belki de öğrenmemiz gereken bir şey de budur? Büyü, psişik güçler, mistik ve batıl inançlar dediğimiz şeylere inanan insanlar, bunların yalnızca bilmediğimiz birer bilim dalı olduğunu söyler hep. Ancak bilmediğimiz ve kabul ettiğimiz bir sürü şey var. Örneğin yer çekimi.. Kimse neden var olduğunu bilmese de varlığı kabul edilen bir gerçek. Açıklayamıyorsun ama biliyorsun. Bu tarz şeyler neden gerçek olmasın ki?
Kafamın içindekileri dinlediğiniz için teşekkür ederim, bu hipotezimin adını Kuantum Mistisizmi veya Kuantum tasavvufu koyabilirim hahah
Bir tane daha hipotezim var ama onu tek cümleyle anlatayım. Kaosizm: Bir şeylerin ters gitme ihtimali varsa kesin ters gidecektir. Ve ters giden bir şey diğer şeylerin de ters gitmesine yol açacaktır. Bu biraz pesimist bir düşünce, hafiften Muphy kanunlarına benziyor ama belki ileride daha detaylı anlatmaya çalışırım. O zamana kadar kendinize iyi bakın ve hep olumlu şeyler düşünün. Hedeflerinizi gerçekleştirebileceğinize inanın. Ne de olsa inanmak, başarmanın yarısıdır.
Konu o kadar karmaşık ve olaylı ki, ne diyeceğini bilemiyor insan. Bir parçacık, tanecik veya atomun bu şekilde davranması, gözlendiğini fark etmesi inanılmaz bir şey. Kuantum dünyası şu zamanlarda çözülmesi en zor şey gibi geliyor. Çünkü hem göremediğimiz, hem de dokunamadığımız bir fizik var işin içinde. Newton fiziğinin sınıfta kaldığı bir dünya :D Çok yeterli ve anlaşılır yazmışsın, beğendim gerçekten. Bu tarz şeyler bekliyoruz fikrin oldukça.
YanıtlaSilHahaha teşekkür ederimm
SilYazıyı çok beğendim... Boş deftere ne yapılır önerileri yazısından geliyorum ve iyi ki gelmişim. Çok hoş bir blog ve çok hoş yazılar.
YanıtlaSil