Agalara Geldik

Takip Edin

Kitap Önerisi #7: Simyacı Kitabı ve Konusu



By  İkram     00:12:00    Etiketler:,,, 

Herkesin hayatında en azından bir kere olsun gördüğü, belki eline bile aldığı bir kitabı anlatmak istiyorum size bugün. Adını kesinlikle en azından bir kere olsun duymuşsunuzdur.  Paulo Coelho'nun yazdığı Simyacı romanı. Bu güne kadar okuduğum tüm kitaplardan daha çok sevdiğim bu kitabı, aslında tam olarak okudum diyemeyiz. Kitap okumaya zaman bulamadığım bu yoğun günlerde arkadaşımın attığı bir Youtube linki sayesinde bu kitabı dinleme fırsatım oldu.

Video 4 saat uzunluğundaydı ve her gece uyumadan önce bir saat kadar dinledim, böylelikle 4 gün içerisinde bu kadar güzel bir kitabı bitirmiş oldum. Bu yüzden öncelikle o arkadaşıma buradan sevgilerimi gönderiyorum.

Lafı çok uzatmadan kitabın önce kimlik özelliklerinden, daha sonra da içeriğinden bahsedeyim. Öncelikle kitabın kapağını elinize aldığınızda Mısır piramitlerini görmektesiniz. Mısır piramitlerinin neden kapak fotoğrafı olarak seçildiğini yazının devamında hafiften çıtlatırım. Kitabın yazarı Paulo Coelho'nun üslubu çok akıcı ve sade bir dil kullanmasından dolayı okuması (veya benim gibileri için dinlemesi) gayet rahat bir kitap. 

İçeriği ise derin anlamlar dolu ve bol bol altı çizilmeyi hak eden cümleler içeren bir kitap. Simyacının içeriğinden bahsetmek gerekirse çok fazla "Spoiler" vermeden bir kaç paragrafla şunları diyebilirim

Simyacı kitabının konusu nedir?

Kitabın kahramanı Endülüs yeşilliklerinde çobanlık yapmakta olan Santiago isimli bir delikanlıdır. Ailesi onu Din okulu'na yollamak ister ancak delikanlının istediği şey dünyayı dolaşmaktır. Din adamı olmak istemiyordur. Bu yüzden ailesi ile konuşur. Babası ona en güzel köyün onların köyü olduğunu, en güzel kalenin onların kalesi olduğunu söyler. Ancak cümlelerine şu şekilde devam eder: "Burada biriktirdiğim bir miktar para var, dünyayı gezmek istiyorsan bu dileğini ancak kırlarda çobanlık yaparak gerçekleştirebilirsin. Bu para ile kendine bir kaç koyun al ve en güzel kızların bizim kızlarımız, en güzel kalenin bizim kalemiz olduğunu anladığında geri dön" 

Bu şekilde başlar delikanlının çobanlık hikayesi. Bir gün koyunlarını otlattığı kırsalda geceyi geçirirken rüyasında ikinci kere aynı şeyi gördüğünü fark eder. Rüyasında iki tane küçük çocuk ona Mısır Piramitlerini göstererek buraya gitmesi gerektiğini, hazinesinin burada bulunduğunu söyler. Bunu fark eden delikanlı şehre indiğinde bir kahine gidip rüyasından bahseder. Kahin ona hazinesinin 1/10'unu verirse rüyasının yorumlayacağını söyler ve delikanlı kabul eder. 

Kahin ona Mısır'a bir yolculuk yapmasını söyler ancak bu fikir delikanlının içine çok da sinmez. Bir rüya için Mısır'a gitmek istemez. Ertesi gün gelir çatar ve şehirde sessiz bir köşe bulup kitap okuyan delikanlı, kendini Salem kralı olarak tanıtan ve ona bir takım mucizevi olaylar gösteren yaşlı bir adamla tanışır. Bu adam da delikanlıya Mısır'a gitmesini söyler ve delikanlı böylelikle "kişisel menkıbesine" olan yolculuğunu başlatır. 

Bu yolculuk onun sadece hayallerinin peşinden koşma serüveni olarak kalmaz. Zamanla kendini ve isteklerini anlamaya başlar. Kendini tanıdıkça evreni ve evrenin ruhunu tanır. Gittiği Afrika topraklarında hiçbir dil bilmemesine rağmen insanlarla anlaşabildiğini gördükçe evrenin dilini öğrenmeye başlar. Gittiği yolculukta sadece maddi olarak değil manevi olarak da gelişme gösterir. Ve bu uzun yolculuğunda başına türlü olaylar gelir, çeşitli insanlarla tanışır. Hayatının aşkı Fatima ve Simyacı da bu insanlardandır.

Devamını anlatmayı gerçekten çok isterdim ama daha fazlası Spoiler olabilir diye vermiyorum. 

Neden bu kadar sevdim?

Kitabın bana kattığı şeylerden bahsedecek olursak, kitabı dinlerken hayatımın çok stresli olduğu bir dönemden geçmekteydim. Yapacak tonlarca ödevim, taşınmam gereken bir ev, girmem gereken bir iş, almam gereken gecikmiş bir maaş ve benim için anlamı olan bir kaç farklı şey vardı. Hala çoğunu aşamamış olsam da yarısını hallettim bütün bunların.. Ancak hallederken içimdeki stresi alıp götüren bir cümle var bu kitaptan gelen. O cümleyi birebir hatırlamasam da şu şekilde gibiydi. 

"Kendi kişisel menkıbesine giden yolda korkmaması gerektiğini fark etti, çünkü kişisel menkıbesini yazan "el" ile dünyanın kaderini yazan el aynıydı." 

Neden bilmiyorum ama bu anlattığı şey bende çok büyük bir rahatlama hissi uyandırdı. Kitapta bunun gibi belki elli - altmış adet altı çizilebilecek cümle bulunuyor olabilir. Hatta abartı gibi olmasın ama belki de daha fazladır. Eğer dilerseniz internetten "Simyacı Alıntıları" yazarak bir çoğuna ulaşabilirsiniz. Size en popüler olan alıntıyı ekleyip bu öneriyi de sonlandırayım o halde.

   Bir şeyi gerçekten istersen,   

   onu gerçekleştirebilmen için bütün evren işbirliği yapar   



Kim bu İkram

Adım İkram, önceden buraya yaşımı yazıyordum ancak her sene değiştiği için şu anda 1999 doğumluyum demeyi tercih ediyorum. Marmara Üniversitesi'nde Almanca Tercümanlık bölümü öğrencisiyim. 2016'dan beri ara ara buraya bir şeyler karalıyorum ve senede bir bile olsa cebime para geçmesini sağlıyorum. Bana destek olmak isterseniz blogumu favorilerinize ekleyin de arada sırada açıp bakın, hangi konularda nasıl boş yapmışım.. Unutmadan bir de yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Her "yeni yorum bildirimi" geldiğinde kalbim pırpır atıyor haberiniz olsun :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır