Agalara Geldik

Takip Edin

Hikaye #3: Kuledeki Kral



By  İkram     08:28:00    Etiketler:,,,,,,,, 



Her ne kadar çoğu rüyayı uyanır uyanmaz unutsak da, bazen en unutulmaz hatıralarımız rüyalarımızdan  kaynaklanabiliyor. Bu yazıda anlatacağım hikaye de "yaşanmış bir rüyadan" alınmıştır... Hikayemiz rüya aleminde kurulmuş bir ülkede geçiyor. Bu tuhaf ülkede çok mütevazi ve ağırbaşlı, ancak bir o kadar da eğitimsiz insanlar yaşarmış. Bu insanlar, en az kendileri kadar eğitimsiz bir kral tarafından yönetiliyormuş. 



Kral hayatta hiçbir şey başaramamış ve yönetimden anlamayan bir insanmış ve yönetimdeki süresi boyunca halkına, halkının sorunlarına veya ihtiyaçlarına asla kulak asmamış. Halk bundan çok rahatsızmış. Gel zaman git zaman, içlerinden biri bu olaya dur demek istemiş. Bindiği kar beyazı atını kralın yaşadığı şehre doğru sürmüş. Şehir merkezine geldiğinde halka seslenmek için yüksek bir yere çıkmış ve gür bir sesle konuşmasına başlamış. Konuşmasını yaptığı alanda kalabalık her an artıyormuş. İnsanlar bu direnişçinin gür sesine, kendinden emin duruşuna ve karizmasına hayran kalmış. Ayrıca ülkenin durumunun da herkes farkındaymış. Direnişçi halkı ayaklanmaya davet etmiş ve bu davet halkın da uzun zamandır beklediği o davetmiş.


Sonuçta bir kral halkını görmeli, sorunlarını işitmeli, onların ihtiyaçlarını karşılamalıymış. Böylelikle bu direniş, eski kralın tahttan indirilmesi ve yerine direnişçinin geçmesiyle sonuçlanmış. 



Direnişçi, yani yeni kral halktan biriymiş. Eski kral gibi umursamaz olmayacağına, halkın sesini dinlemeyi ve onlara yardım etmeyi kendisine amaç edineceğine dair ant içmiş. Bu sebeple halkın içine karışmış ve önüne gelen herkesin problemlerini görüp duymaya çalışmış. Ancak krallık büyükmüş ve herkesin sesini duyması, herkesin sıkıntılarını görmesi olanaksızmış. Bu yüzden kendisine yüksek bir kule diktirmeye karar vermiş. Kulenin tepesinden herkesi görebilir, herkesi duyabilirmiş. Kulenin yapımı bittiğinde yeni kral kuleye çıkmış. 


Gördüğü manzara hoşuna gitmiş. Bulunduğu mahallenin neredeyse hepsini görebiliyor ve duyabiliyormuş. Ancak yaşadıkları ülke kocamanmış. Ufacık bir kule nasıl tüm ülkeye yetebilirmiş ki. Bunu düşünen kral, çareyi bu kuleyi büyütmekte bulmuş. Öyle ki tüm şehri görüp duyabilsin, ona ihtiyaçları olduğunda halkına hemencecik ulaşabilsin. Ancak ikinci katın inşasında sona gelindiğinde, kral manzaraya kendini kaptırmaya başlamış. Bulunduğu kattan on kilometre uzaktaki her yeri görebiliyormuş. Görebiliyormuş görebilmesine ama kulenin dibinde ağlayan küçük çocukların sesini duyamadığını hiç mi hiç fark etmemiş. 



Zamanla kulesinin büyüsüne kapılan kral, üçüncü katı yapıp tüm şehri görebilmek istemiş. Çok geçmeden üçüncü katın inşası tamamlanmış. Kral kuleye çıkıp tüm şehrini hayranlıkla izlemiş. Bu kadar yukardan her şey ne kadar büyüleyici görünüyormuş. Her bir kenar mahalle, her bir ücra köşe artık onun gözetimindeymiş. "Artık şehrimin en karanlık sokaklarında bile bir sıkıntı çıkarsa haberim olur" diye söylenmiş kendi kendisine. Ancak o sırada, bahsettiği sokaklardan birinde itip kakılan yaşlı bir adamı görememiş, duyamamış... 



Kral bir süre sonra halkının sadece o şehirden ibaret olmadığını ve tüm ülkeyi görmesinin halkı için çok daha uygun olacağına karar vermiş. Diğer katlardan çok daha yükseğe uzanan bir kat daha yaptırmak istemiş. Kulenin yapımı biraz sürse de en sonunda bitmiş. Kral ağır adımlarla kulenin tepesine çıkmış. "Bu kule sayesinde tüm ülkeyi himayem altına alabilirim artık" diye düşünmüş sesli bir şekilde. Ancak o esnada ülkenin bir ucunda çıkan orman yangınını yoğun bulutlar yüzünden görememiş. Ormanda acı çeken hayvanların sesini rüzgarın sesi yüzünden duyamamış... 



Yıllar kralın kule üzerinden ülkesini izlemesiyle akıp geçerken, halk arasında açlık ve adaletsizlik baş göstermeye başlamış. Bir grup insan, kulenin eteklerine gelip kraldan yardım istemeyi düşünmüş ve bu haber kulaktan kulağa yayılmış. En sonunda büyükçe bir kalabalık toplanıp kuleye girip kralla konuşmak istemişler. Muhafızlar, kalabalığı kuleye almadığı için halk çareyi krala seslenmekte bulmuş. 

Kral, kulenin en tepesinde ülkesini izliyormuş. Rüzgarın sesi bir anlığına azaldığında halkının kule altında toplandığını ve bir şeyler seslendiğini işitmiş. "Benim ve kulemin ihtişamı ile adımı haykırıyorlar" diye düşünmüş. Onları yüksek bir tevazu ile selamlayıp kulenin tepesinden güller ve türlü çiçekler atmış. Kızgın kalabalık gülleri ve çiçekleri görüp kralın onları duyduğunu düşünmüş, bir süre sonra yumuşamış ve yavaş yavaş evlerine, yaşadıkları sefil hayatlara geri dönüvermişler. 


Kral bu ilginin üzerine bir süre düşünmüş. "Ben gelmiş geçmiş en başarılı kral olmalıyım" demiş. "Yaşadığım mahalleyi, ülkemin başkentini ve diğer her toprağımı izleyebiliyorum. Onları görüyor, işitiyor ve gelebilecek tehlikelere karşı tetikte duruyorum. Ve halkım bundan çok çok memnun ancak bu yönetimi sadece kendi halkıma sağlamam bencillik olacaktır. Gerçek bir kral, kendi halkından olmayanları da koruyabilmelidir" diye düşünüp, bir kat daha yaptırma kararı almış. Bu sırada ülkesinde çıkan iç savaşı ne duymuş ne de görmüş. Halk bir karış ekmek için birbirini öldürmek, bir bardak su için kilometrelerce yürümek, yaklaşan kışa hazırlanmak için çocuklarını dilendirmek zorunda kalmış. 



Yıllar çabucak geçip gidiyormuş tabi, kulenin yeni katı göz açıp kapayıncaya kadar bitivermiş. Kral kendinden emin adımlarla kulesine tırmanmış. Gözlerini ufka diktiğinde bir yanda yeni doğmakta olan güneşi, diğer yanda batmakta olan ayı görebiliyormuş. Artık hem kendi ülkesini hem de diğer bir çok ülkeyi oturduğu yerden görebilme gücüne sahipmiş. Sadece kendi insanlarını, kendi topraklarını değil; civarlardaki her insanı, her toprağı ve her denizi görebilmeye başlamış. Tüm bunları görebilse de halkının sefaletini göremiyormuş. Ülkesinde kıtlık, sefalet, hastalık, suç ve adaletsizlik hiç olmadığı kadar yüksekmiş. Göremediği ve duyamadığı şeylerin arasında genç ve gür sesli bir direnişçinin şehir merkezinde yaptığı konuşma ve toplaşan kalabalığın ayak sesleri de varmış. 


Ertesi gün olduğunda kral genç bir direnişçi tarafından tahtından indirilmiş ve yaptığı kule herkesin bakıp ibret alması için müze olarak saklanmış. Ancak müze olan kuleye girişler tamamıyla yasaklanmış. 


Bu genç direnişçi, yani yeni kral halkın içinden biriymiş. Tahta gelir gelmez halkının yaşadığı sefaleti düzelteceğine dair ant içmiş. Bir daha kimsenin eski kralın yaptığı şeyi yapmaya yeltenmemesi için ağır önlemler almaya karar vermiş ve kulenin hemen yanına küçük bir hapishane kurmuş. Bu hapishanede eski kral da dahil olmak üzere, halka zarar verebilecek insanları cezalandırmaya başlamış. Bir daha kimsenin halktan hiç kimseye zarar verememesini sağlamanın tek yolu buymuş. Ancak ülke kocamanmış ve küçücük bir bir hapishane nasıl ülkenin tüm vatandaşlarını koruyabilirmiş ki? Bunu düşünen kral, çareyi bu hapishaneyi büyütmekte bulmuş.

- Son -



Kim bu İkram

Adım İkram, önceden buraya yaşımı yazıyordum ancak her sene değiştiği için şu anda 1999 doğumluyum demeyi tercih ediyorum. Marmara Üniversitesi'nde Almanca Tercümanlık bölümü öğrencisiyim. 2016'dan beri ara ara buraya bir şeyler karalıyorum ve senede bir bile olsa cebime para geçmesini sağlıyorum. Bana destek olmak isterseniz blogumu favorilerinize ekleyin de arada sırada açıp bakın, hangi konularda nasıl boş yapmışım.. Unutmadan bir de yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Her "yeni yorum bildirimi" geldiğinde kalbim pırpır atıyor haberiniz olsun :)

1 yorum:

  1. Çok Güzel Olmuş Abi Lise Tavsiyelerinide En İyi şekilde anlatmıssın adamsın <3

    YanıtlaSil

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır