Agalara Geldik

Takip Edin

Kafamı Çok Karıştıran Bazı İlginç Bilgiler



By  İkram     10:00:00    Etiketler:,,,,, 




İyi pazarlar sevda bahçelerinde kurumuş güller ve diğer okuyucularım. Bu hafta çok karmaşık birtakım olaylar yaşadığım için üzerine yazı yazacak bir konu düşünemedim. Hazırda tutmuş olduğum birkaç taslak konu her zaman bulunduruyorum ama o konuların üzerine yazacağım yazıları da öyle tek oturuşta bitiremeyeceğim için bugün kafa karıştıran ilginç bilgiler hakkında yazma kararı aldım. Bugünkü yazımız ciddiyetten uzak, hafif sohbet tarzında, mizahla harmanlanmış ve eğletirken öğretme ateşi ile kavrulmuş bir yazı olacak. Okuyacağınız bu yazıda tüm hafta aklımda yer edinen ve hayatımın hiçbir yerinde işime yaramamış olan birkaç ilginç bilgilerden söz ederken, biraz da kafamın içine girmiş olacağız.


Deterjanlar, sindirim enzimleri ile yapılmaktadır.


Tabaklarımızı ve çamaşırlarımızı yıkadığımız "toz veya sıvı tüm deterjanlar", içerisinde sindirim enzimleri bulundurur. Bilmeyenler için bunu detaylandıralım. Vücudumuzda gerçekleşen sindirim esnasında hücreler, besinleri parçalayarak enerji ortaya çıkartırlar. Bu hücrelerin besinleri parçalamak için de özel olarak ürettikleri birtakım sindirim enzimleri mevcuttur.  Protein için ayrı, yağ için ayrı veya karbonhidrat için ayrı olmak üzere her enzim kendi hedefini bulup onu en küçük yapı taşları haline getirir. Böylelikle kanımıza karışır ve vücutta gerekli olan bölgelere taşınırlar. Yani tüm bu bilgiler ışığında söyleyebileceğimiz ilk şey şu olacaktır: Deterjanlar üzerimize döktüğümüz yiyecekleri ve tabağımızın dibindeki artık yemekleri yerler... Bu da demek oluyor ki gelecek sefer ne kadar uğraşsanız da tavadaki katılaşmış inatçı yağ lekesi çıkmıyorsa deterjanınıza sinirlenip "onu bulamayanlar da var" diyebilirsiniz.


Tarihteki büyük virüslerin hep iğrenç şeylerden çıkmış olması gerçeği.


Bugün dünyada insanları öldüren birçok virüs hep iğrenç şeylerden çıkmıştır. Örneğin çoğumuz HIV virüsünü biliyoruzdur. HIV virüsü korunmasız cinsel ilişki ile yayılır ve vücudumuzun bağışıklık sistemi hücrelerine saldırır. Herhangi bir belirtisi yoktur ve test yapmadan HIV pozitif olup olmadığınızı anlayamazsınız. Bu virüs zamanla insanların bağışıklık sistemini neredeyse yok eder ve sonuç olarak hasta, AIDS hastası olmuş olur. Yani AIDS aslında bağışıklık sisteminin çökmesi durumudur. Kişi AIDS olmuş ise en ufak bir hastalık bile onun için ölümcül olabilmektedir. İçinde bulunduğumuz şu dönemde tam olarak hala bir tedavisi olmasa da, artık bulaşıcılık riskini neredeyse sıfıra indirebildiklerini okumuştum. HIV virüsünü vücuttan tam olarak atamıyor olsak da yanlış hatırlamıyorsam geçtiğimiz haftalarda "HIV'in vücuttaki değeri yüzde üç gibi bir sayıya indiğinde bulaşma riski 0'a iniyor" gibi bir araştırma okumuştum. 


Bu son derece tat kaçıran virüsün kaynak noktası ise Afrika'daki bir maymun.Maymundan insana geçişi nasıl olduğunu size anlatmak istemiyorum ancak bilim insanlarının ortak bir teorisi bulunuyor. Hayır yememişler maymunu ama en az onun kadar iğrenç ve midesiz bir eylem gerçekleştirmişler. 


Korona virüsünün de tahmin edilen çıkış noktasının bir yarasa çorbası olduğunu zaten ezberledik. Bu bilgi ile vermek istediğimiz mesaj aslında şuydu: İğrenç bir şey yapmadan önce bazen oturup enine boyuna düşünmek lazım. "Ben bunu yersem veya bununla birtakım iğrençlikler yaparsam dünya çapında bir kriz başlatabilir miyim?" sorusunu kendimize sormalıyız. Geçenki yazımda da korona virüsünün çıkış noktası hakkında ufak bir yazı yazmış ve olaya değişik bir bakış açısı getirmiştim. Dilerseniz o yazıya da bu link üzerinden ulaşabilirsiniz.


"Birtakım" bitişik yazılıyormuş.


Bu aslında çok kafa karıştırıcı değil ama bu hafta yapmış olduğum mükemmel bir çevirideki tek hatamdı. Kabullenemedim ve hiç yediremedim kendime. Türkçe bilgimle hep gurur duyan biriydim şahsen. Almanca'm yeteri kadar güçlü olmadığı için ve İngilizce'm de Almanca öğrenmeye başladıktan sonra hızlı bir düşüş yaşadığı için sırtımı yaslayabilip güvenebildiğim tek dilim Türkçe'ydi. Bu bilgi beni sırf bu yüzden çok derinden yaraladı.


Aslında bunu sizinle bilgi olarak paylaşmayı düşünmüyordum ancak ikinci bir soruyu da tartışabilmemiz adına yazdım. Birtakım kelimesinin kime göre veya neye göre birleşik yazılmasını tartışamayız. Çünkü bu dil bilimsel bir olaydır. Bir dil hakkında neden böyle diye soru soramazsınız, sebebi yoktur çünkü öyledir yani. Aynı şey deyimler içinde geçerli.


Zeytinyağı gibi üste çıkmak deyimi


Bunu da iki gün önce yaptığım salataya zeytinyağı dökerken düşündüm. Bildiğim kadarıyla tüm yağlar su yüzeyinin üzerine çıkıyor. İster mısır yağı, isterse de ayçiçek yağı olsun. Ama nedendir bilinmez, haksız olmasına rağmen haklı pozisyona çıkma anlamına gelen bu deyimi "zeytinyağı" kelimesiyle daha spesifik hale getirmişler. Sadece yağ gibi üste çıkmak diyebilirlerdi ama bunu tercih etmemişler. Bir başka şekilde bu örneğin benzerini kurgulayalım. Bal döküp yala deyimini kullanmak yerine anzer balı döküp yalamak deseydik ne kadar anlamsız olurdu değil mi? Veya çiçek balı, çam balı gibi şeyler kullanılsaydı yine rahatsız edici olurdu. Benim bu konuda sorguladığım şey de bu aslında tam olarak. Hani ayçiçek yağının üste çıkması daha mı erdemli ki, insanımız zeytinyağına bu kadar yüklenmişler.


Kötü bir hata yaptığınızı düşünüyorsanız...


Herkes hata yapar ve herkesin kötü bir günü olabilir. Eğer ki bir gün yaptığınız bir hata yüzünden kendinize çok yüklenirseniz hemen şunu aklınıza getirin: Avusturya 1788 yılında yanlışlıkla kendisine saldırmıştır ve bu saldırıda bir gün içerisinde tam olarak 10 bin asker hayatını kaybetmiştir. Avusturya'nın 1788 yılındaki nüfusu kaçtı bilemiyorum ama bu duymuş olduğum en korkunç hatalardan bir tanesi. Bu yüzden kendinize bu kadar yüklenmeyin. Beterin her zaman daha beteri vardır.


Bu haftaki yazımız da böyle bir şey olmuş oldu. Haftaya pazar günü "blogger üzerinden para kazanılır mı" konulu bir yazım olacak.. Ancak o zamana kadar görüşmek dileğiyle. Takipte kalmayı ve yorum yapmayı unutmayın :) Görüşmek üzere...


Kim bu İkram

Adım İkram, önceden buraya yaşımı yazıyordum ancak her sene değiştiği için şu anda 1999 doğumluyum demeyi tercih ediyorum. Marmara Üniversitesi'nde Almanca Tercümanlık bölümü öğrencisiyim. 2016'dan beri ara ara buraya bir şeyler karalıyorum ve senede bir bile olsa cebime para geçmesini sağlıyorum. Bana destek olmak isterseniz blogumu favorilerinize ekleyin de arada sırada açıp bakın, hangi konularda nasıl boş yapmışım.. Unutmadan bir de yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Her "yeni yorum bildirimi" geldiğinde kalbim pırpır atıyor haberiniz olsun :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır