Dünyada her zaman bazı devletler diğerlerinden daha güçlü olmuştur. Roma İmparatorluğu, Osmanlı, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya veya Çin. Hepsi gerek geçmişte gerek günümüzde güç sahibi olan ve nam salan devletler. Son bir yüzyıldır Avrupa da bu listeye girmiş gibi duruyor. Peki Avrupa dediğimiz şey nedir ve nasıl oluyor da bu kadar güçlü olabiliyor.
Avrupa denilen kısım aslında bir kıta olmadığı halde kıta olduğu kabul edilmiş bir bölgedir. Kimisine göre Türkiye'yi de içerisine alan, kimisine göreyse Türkiye'yi içermeyip Gürcistan'ı içerebilen bir bölge. Genel olarak yeşil doğası ve estetik binaları ile ünlenen Avrupa, son iki yüzyıldır dünyada küresel bir güç olmaya başladı. Peki bu nasıl oldu?
Avrupa'yı anlamak için tarihte bir kaç bin yıl geriye gitmek gerekiyor. Bundan 2000 yıl önce Avrupa şuan ki gibi bir bütünlük veya aşırı milliyet kavramı içermeyen bir bölgeydi. Bölgenin süper gücü olan Roma İmparatorluğu, oldukça lüks ve kaliteli bir hayat sürmekteydi. 250-300 yıl boyunca İngiltere veya Anadolu dahil çoğu Avrupa ülkesine hükmetmiş olan Roma İmparatorluğu, beraberinde Avrupa'ya oldukça kaliteli ve estetik yaşam tarzı da yansıtmış bir imparatorluktur. İngiltere fethedildiğinde küçük taştan evlerde yaşayan Kelt kökenli insanları, ısıtma sistemleri olan evlerle tanıştıran bir imparatorluk yani. Ancak Milattan Sonra 360'lı yıllarında ikiye bölünen imparatorluk yavaş yavaş çöküşe geçmiştir. Çoğunuzun bildiği Doğu Roma İmparatorluğu bugünkü Bizans/Byzantium ismini almıştır.
Eğer Roma İmparatorluğu olmasaydı, şu an Avrupa'daki bazı bölgeler bu kadar gelişmiş olamazdı. Çünkü Romalılar zamanlarına göre epey gelişmiş bir devletti. Örneğin duş, tuvalet, ısıtma sistemi gibi hayat şartlarını kolaylaştıran şeylerin yanı sıra, bürokrasi ve mimaride epey gelişmişlerdi. Roma imparatorları senato tarafından seçiliyordu. Bu da demokrasinin ilk aşaması sayılırdı. Ama köle ticaretini de görmezden gelmeyelim. Hukuki olarak pek de gelişmiş bir imparatorluk sayılmazdı.
500'lü yıllara gelindiğinde ise Batı Roma imparatorluğu oldukça zayıf ancak köklü bir hale gelmişti. Doğu Roma ise güçleniyordu. Her şey o zamana kadar çok çok iyi gidiyordu. Ancak sonra Hunlar geldi. Büyük savaşlar ve işgaller ile Kuzey Avrupa'daki kabile hayatı süren "Germenik ve Keltik" kabileleri Batı Roma imparatorluğuna sürüklediler. Verilen savaşlarla Batı Roma'nın yıkılmasına zemin hazırladılar ve daha sonra Avrupa'dan büyük oranda çekildiler.
Özetle Hunlar, Avrupa'yı bir kaç yüzyıl geriye götürmüştür denilir. Çoğu mimari ve kültürel hazineyi yıkmış, ganimetleri toparlayıp gitmişlerdir. Ki bu da Osmanlı imparatorluğu'nun Avrupa üzerinde büyük etkisi olmasına zemin hazırlamıştır. Henüz daha Osmanlı kurulmadığı için oraya geçmeyeyim. 550'li yıllarda önemli olan bir başka şey ise Avar Kağanlığı'nın Avrupa'ya girip Macaristan devletini kurması olabilir. Avarlar Türk olarak nitelendirilir. Yani Macarlar da etimolojik olarak Türktür. (Her ne kadar gen havuzları bizim gibi büyük oranda karışmış olsa da..)
500'lü yıllardan 1400'li yıllara kadar olan seneler ise tam anlamıyla kaostur. Bu yüzden olsa gerek, Avrupalılar o zamanlara "Dark Ages" yani karanlık çağlar derler. İlk önce Emeviler tarafından güneybatı Avrupa ele geçirilir ancak çok geçmeden geri alınır. Bulgarlar Orta Asya'dan Avrupa'ya gelir (ki o zamanlar hala Türk kökenlidir ancak gelecekte Slav olacaklardır) ve oldukça geniş bir bölgeye hakim olurlar. Fransa İmparatorluğu Avrupa'nın yarısına hakim olur ama çok geçmeden doğu, batı ve orta Fransa olmak üzere üçe bölünür. Bu da çok sürmez ve 900lü yıllardan sonra şu anki çoğu Avrupa ülkesi (İtalya, Almanya, Sırbistan Fransa vb) kurulur. Ancak bu da çok süremez ve Almanya civarında Kutsal Roma İmparatorluğu kurulur. Sonunda epey bir müddet burada hüküm sürer.
950'li yıllarda Bizans imparatorlu şu anki Türkiye'ye yakın topraklarda hüküm sürmektedir. Sadece Balkanlarda biraz daha baskın ve güneydoğu Anadolu'da biraz daha zayıftır. Ardından 1071 Tarihi ile dünyada güzel şeyler olmaya başlar. Türkler Anadolu'ya gelmiştir. 1073 tarihinde ise İstanbul'un Avrupa yakası harici çoğu yeri almışızdır. Gurur duyuyorum bizle, üç senede neredeyse tüm Türkiye'yi almışız helal olsun..
Lakin yine üç sene sonra Selçuklu İmparatorluğu yıkılıp yerine Anadolu Selçuklu Devleti gelmiştir. Fakat bu devlet de çok fazla ayakta kalmamıştır ve Türkler Anadolu topraklarına yerleşmiş beylikler haline yaşamaya başlamışlardır. 1200'lü yıllara gelindiğinde ise Moğollar Rusya, Anadolu ve Doğu Avrupa topraklarına saldırmış ve büyük oranda çoğu yeri yağmalamıştır. Ardından Avrupa'da yüzyıl savaşları ve daha bir çok saçma savaşlar olmaya başlamıştır. Basitçe anlatmak gerekirse Yüzyıl Savaşları'nın nedeni o zamanın İngiltere Kralı'nın aynı zamanda Fransa tahtında hakkı olması yüzünden gerçekleşmiştir. Ancak İngiltere Kralı yerine daha uzak bir kraliyet akrabası tahta çıkmıştır. Bu yüzden İngiltere Fransa'nın yarısını ele geçirmiştir ancak Fransa daha sonra bu toprakları geri alabilmiştir. Binlerce insanın öldüğü bu Yüzyıl savaşı iki ülkeyi de en az 200 yıl geriye götürmüştür.
1299 yılında ise Osmanlı Beyliği kurulmuştur ve sadece küçük bir şehir kadardır. 1600'lü yıllara gelindiğinde zirvesini yapan Osmanlı, Birinci Dünya savaşı sonrasında (1923) yıkılır. O zamana kadar Avrupa hala hem birbiri ile hem de Osmanlı ile savaştadır. Papalık devleti Osmanlı'yı tehdit olarak gördüğü için ve Avrupa'yı kaostan bir nebze de olsa kurtarıp birleştirmek adına Haçlı seferleri düzenler. Çünkü bir topluluğu birleştirmenin en iyi yolu o topluluğa ortak bir düşman vermektir.
Böylece başlayan Birinci Haçlı seferleri başarılı olsa da, sonrasında gelen seferler felaketle biter. Avrupa kendisine uzun yıllar boyunca sürecek bir düşman bulmuş ve birleşme adına ilk adımları atmışlardır.
Böylece başlayan Birinci Haçlı seferleri başarılı olsa da, sonrasında gelen seferler felaketle biter. Avrupa kendisine uzun yıllar boyunca sürecek bir düşman bulmuş ve birleşme adına ilk adımları atmışlardır.
1800'lü yıllarda olan Fransız ihtilali, rönesans ve reform gibi olaylar, Avrupa'da matbaa ve eğitimin artması, Osmanlı'nın ise yeni çağa tam olarak ayak uyduramaması gibi değişik olayların ardında Osmanlı zayıf düşer ve 1923'te Modern Türkiye kurulur.
1939-1945 yılları arasında Avrupa'da yaşanan İkinci Dünya Savaşı ise çoğu şeyi netleştirmiştir. Almanya beş senede oldukça genişlemiştir. Ancak yanlış stratejiler izlediği için savaşı kaybetmiştir. Bu stratejilerinden bazıları kışın Rusya'ya saldırmak, Fransa'ya saldırırken aynı zamanda İngiltere'ye de savaş açmaktır. Bu da kimi stratejiste göre Rusya'nın silah ve savunma sanayisinde şu anki gücüne ulaşmasındaki ana etmenlerden birisi olmuştur. Eğer Almanya, Rusya'ya bu denli bir tehdit olmasaydı belki de Rusya şu anda bu kadar büyük bir güç olamayacaktı.
1993 yılında kurulan Avrupa Birliği ise işte tüm bu olayları temel alan farklı bir İmparatorluk sayılabilir. Avrupa Birliği ekonomik olarak birbirleri ile ortak çıkarları olan ülkelerin birleşmesi ile kurulmuştur. Avrupa'daki insanların birbirleri ile daha kolay ilişkiler kurması ve insanların kaynaşması için projeler yapılmıştır. Yani şu anda ben bu yazıyı yazarken gerçekleşen Fransa'daki olaylara (Sarı Yelekliler) tüm Avrupa halkının, sanki kendi ülkelerinde oluyormuş gibi üzülmesi sağlanmaktadır. AB denilen kuruluş sayesinde insanlar sadece Fransız, Alman, İtalyan değil aynı zamanda Avrupa Vatandaşı kimliği edinmektedir.
Bizim de belki tam olarak bunu yapmamız gerekiyordur. Birleşip demokratik ve bilimsel yolda ilerleyip modern bir ülke haline gelmemiz gerekiyordur. Yeni çağa ayak uyduramazsak sonumuz üçüncü dünya ülkeleri gibi olacaktır. Şu anda Türkiye ne gelişmiş bir ülke olarak ne de gelişmekte olan bir ülke olarak tam anlamıyla nitelendirilmektedir. İkisi arasında bir geçiş noktasındayız. Ve gelişmişlik seviyesi sadece ekonomik veya askeri değil, mentalite olarak da olmalıdır.
Geçtiğimiz hafta Türkiye ve AB ülkeleri üç sene sonra tekrar bir araya gelip müzakereleri açtı. Son zamanlarda benim gördüğüm üzere Trump İktidarının saçma tutumları konusunda gözleri korkan Avrupa, bir Avrupa Ordusu fikrini tartışmaya başladılar. Trump, bir çok ülkeye ekonomik yaptırımlar yapan ve çocuk gibi ülke yöneten birisi. İnsanlara sosyal medyada hakaretler etmesi de cabası.
Örneğin iki hafta öncesinde Fransa cumhurbaşkanı Macron'a İkinci Dünya Savaşında biz gelmeden önce Fransa'da Almanca konuşuluyordu deyip Amerika'ya muhtaçsınız mesajı vermiştir. Bunun üzerine Almanya, Macron'un Avrupa Ordusu konusunu desteklemiştir. Eğer NATO dışında başka bir askeri yapılanma kurulacaksa Türkiye'yi de içeriye almaları kaçınılmaz olacaktır. Çünkü NATO bu yeni yapılanmayı potansiyel düşman olarak görecektir. Amerika'yı karşılarına alacaklarını hiç düşünmesem de böyle bir yapılanma olursa, NATO'daki en güçlü ikinci ülke olan Türkiye de bu yapılanmaya girecektir. Çünkü zaten Rusya gibi bir tehdit söz konusuyken, Amerika dışlanmıştır. Bu durumda bir de Türkiye problemi yaşamak Avrupa'yı çok büyük sıkıntıya sokacaktır.
Ayrıca benim bir başka teorim daha var. Son zamanlarda Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşması ve Amerika ile kağıt ipliğinde olan ilişkileri, Avrupa'yı bir miktar korkutmuş olabilir. Rusya başlı başına Avrupa'ya çok büyük bir tehdit oluştururken NATO'nun askeri açıdan en güçlü ikinci ülkesini kaybetmek istemedikleri için bir takım tavizlerde bulunabilirler. Ayrıca Suriye'de yaşanan savaş ve mülteci sorunu özellikle Almanya ve Fransa'nın en büyük sıkıntılarından bir tanesi. Türkiye ise mültecilerin Avrupa'ya kaçmaması için en büyük bariyer.
Eğer Türkiye Rusya'yla yeni bir ittifak arayışı içerisine girerse bu mülteci sorunun büyümesine yol açacaktır.
AB'ye girmemizi istemeyen ülkeler: Almanya, Belçika, Avusturya
Kararsızlar: Lüxemburg, Danimarka, İngiltere (Artık AB'de değil)
İsteyenler: İrlanda, Fransa, İtalya, Malta, İspanya, Portekiz, Finlandiya, İsveç, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan, Slovenya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs
Kaynak: DeutscheWelle
Almanya ve Avusturya'nın en büyük bahanesi insan hakları ve ekonomik durum. Belçika ise sadece son yıllardan kaynaklanan bir antipati ile yaklaşan ülkelerden biri. Bu ülkelere göre Türkiye gün geçtikçe demokrasiden uzaklaşıyor ve Avrupa'nın değerlerine uymamaya başlıyor. Ancak Avrupa Birliği, İngiltere'nin çıkışı ile oldukça sıkıntılı bir duruma düşebilecek gibi görünüyor. Bu durum Türkiye için umut vadetse de Türkiye'nin laik ve bilime dayalı ilerleme yolunda sıkıntı yaşadığı son zamanların bir gerçeği.
İki ülke müzakerelerin kapanması gerektiği konusunda net bir cevap vermemişken, Türkiye'nin de AB ülkesi olması gerektiğini ifade eden ülkeler müzakerelerin devam etmesini söylüyorlar. Türkiye'nin AB ülkesi olması için yapması gereken şeylerden birincisi, hiç kimsenin beklemediği şeyler yapması olacaktır. Örneğin uzay programlarına yönelmesi, istihbaratını geliştirmesi, nükleer enerjiye geçiş yapması, turistik yerleri pazarlayabilmesi, ve son olarak farklılıklara saygı gösterdiğini kanıtlayabilmesi gerekmektedir.
Örneğin Eurovision gibi muhteşem reklam kapasitesi olan ve global olarak izlenen bir yarışmada ülkemizi temsil etmiyoruz. Bu da yetmezmiş gibi bu programı boykot etmek uğruna kanalımızda yayınlamıyoruz. Bahanemiz ise Trans bir kadının şarkı söylemesi. Bunu yapan insanlar Bülent Ersoy şarkıları ile büyümüş insanlar.. Nasıl oluyor da bu halde bir nefrete sahip oluyorlar anlamış değilim.
Bu konu hakkında daha bir çok şey söyleyebilirim, ancak bunları ne kadar dile getirirsem o kadar anlamsız gelmeye başlıyor. Bir şeyleri bilgisayar başından ne kadar değiştirebilirsiniz ki? Sadece deneyebilirsiniz sanırım. Bu da hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Umarım gelecek yıllar Türkiye için umut vadedici olmaya başlar. Aksi takdirde bu gidiş hiç iyiye gitmiyor.
Sizin de bu konu hakkında söylemek istediğiniz bir şeyler varsa yorumlarda paylaşabilirsiniz. Bütün yorumları cevaplıyorum
Kaynak: DeutscheWelle
Almanya ve Avusturya'nın en büyük bahanesi insan hakları ve ekonomik durum. Belçika ise sadece son yıllardan kaynaklanan bir antipati ile yaklaşan ülkelerden biri. Bu ülkelere göre Türkiye gün geçtikçe demokrasiden uzaklaşıyor ve Avrupa'nın değerlerine uymamaya başlıyor. Ancak Avrupa Birliği, İngiltere'nin çıkışı ile oldukça sıkıntılı bir duruma düşebilecek gibi görünüyor. Bu durum Türkiye için umut vadetse de Türkiye'nin laik ve bilime dayalı ilerleme yolunda sıkıntı yaşadığı son zamanların bir gerçeği.
İki ülke müzakerelerin kapanması gerektiği konusunda net bir cevap vermemişken, Türkiye'nin de AB ülkesi olması gerektiğini ifade eden ülkeler müzakerelerin devam etmesini söylüyorlar. Türkiye'nin AB ülkesi olması için yapması gereken şeylerden birincisi, hiç kimsenin beklemediği şeyler yapması olacaktır. Örneğin uzay programlarına yönelmesi, istihbaratını geliştirmesi, nükleer enerjiye geçiş yapması, turistik yerleri pazarlayabilmesi, ve son olarak farklılıklara saygı gösterdiğini kanıtlayabilmesi gerekmektedir.
Örneğin Eurovision gibi muhteşem reklam kapasitesi olan ve global olarak izlenen bir yarışmada ülkemizi temsil etmiyoruz. Bu da yetmezmiş gibi bu programı boykot etmek uğruna kanalımızda yayınlamıyoruz. Bahanemiz ise Trans bir kadının şarkı söylemesi. Bunu yapan insanlar Bülent Ersoy şarkıları ile büyümüş insanlar.. Nasıl oluyor da bu halde bir nefrete sahip oluyorlar anlamış değilim.
Bu konu hakkında daha bir çok şey söyleyebilirim, ancak bunları ne kadar dile getirirsem o kadar anlamsız gelmeye başlıyor. Bir şeyleri bilgisayar başından ne kadar değiştirebilirsiniz ki? Sadece deneyebilirsiniz sanırım. Bu da hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Umarım gelecek yıllar Türkiye için umut vadedici olmaya başlar. Aksi takdirde bu gidiş hiç iyiye gitmiyor.
Sizin de bu konu hakkında söylemek istediğiniz bir şeyler varsa yorumlarda paylaşabilirsiniz. Bütün yorumları cevaplıyorum
Kapsamlı bir araştırma yazısı olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederimm :)
Sil